Dış çevrelerde Türkiye ekonomisi konusunda maksatlı olumsuz beklentilerin pompaladığı bir dönemde, Türkiye ekonomisi hızlı büyüme performansı ile farkını ortaya koymuştur. 2017 yılında Ekonomik büyümenin temposu tatmin edici olmakla birlikte, büyümenin kalitesi, sürdürülebilrliği ve bileşenlerinde bir dönüşüm ihtiyacı bulunduğu gözden kaçırılmamaıldır.
15 Temmuz hain kalkışmasının ardından 2017 yılında hızlı toparlanmanın sağlanması için çeşitli enstrümanlar devreye sokulmuş ve ekonomi buna hızlı reaksiyon vermiştir. Sonuçta,Türkiye Ekonomisi 2017 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 7,4, potansiyelinin üzerinde çok hızlı büyümüştür. GSYH Nominal olarak %19, reel olarak %7,4 artmıştır. 2018 yılına ilişkin beklentiler %4,5-5 seviyesinde makul bir büyümenin yakalanacağı şeklinde şekillenmektedir.
GSYH TL bazında 3,1 trilyon TL’ye ulaşmış ancak, dolar bazında küçülmeye devam etmiştir. 2016’da 863 milyar dolar olan milli gelir, 2017’de 851 milyar dolara gerilemiştir.
Büyümenin bileşenlerine bakıldığında Hane halkı harcamaları, yatırımlar, ihracat ve ithalat kalemlerinde artış dikkat çekmektedir. Devletin tüketimindeki artış 2016 yılında %9,5 dan, 2017 yılında %5’e gerilemiştir.
2017 yılında büyüme iç talep kaynaklı gerçekleşmiştir. Büyümede net ihracatın katkısı %0,1, yatırımın katkısı ise %2,2 olmuştur. Dördüncü çeyrekte ise net ihracatın katkısı -3,4 olarak gerçekleşmiştir. Bu alanlardaki gelişmelerin çok dilkkatli takip edilmesi gerekmektedir.
Nitekim, dördüncü çeyrekte net ihracatın katkısının negatife döndüğü, stok yatırımlarının katkısının ise önemli ölçüde arttığı dikkat çekmektedir.
Yatırım artışı %7,3 iken, yatırımlar içinde %35,3 payı olan makine ve teçhizat yatırımlarının artışı %0,7 olmuştur.
Yatırımlar içinde payı %57,7 olan inşaat yatırımlardaki artış ise %12 olmuştur. Makine ve teçhizat yatırımlarının üçüncü ve dördüncü çeyrekte büyümeye başladığı, inşaat büyümesinin ise dördüncü çeyrekte hız kestiği dikkat çekmektedir.
İnşaat yatırımlarının ne kadarının kamu ne kadarının özel sektörden geldiğini bilinmemektedir. Ancak İnşaat yatırımlarının özellikle kamu altyapı yatırımlarından kaynaklı artmış olabileceği değerlendirilmektedir.
Geçen yıl verilen kamu teşvikleri (istihdam seferberliği, asgari ücret desteği, mobilya ve beyaz eşyada KDV indirimleri vb), kredi garanti fonu ile kredilerde yaşanan hızlı artış büyümeyi yukarı çekmiştir.
Üretim cephesinde turizm ve sanayi sektörlerindeki toparlanma dikkat çekerken, inşaat sektöründeki artış rakamları ağırlıklı etkinin bu cepheden geldiğini göstermektedir.
Ayrıca hızlı büyüme doğal olarak beraberinde önemli makro dengesizlikler de yaratmıştır.
Enflasyon geçen yılsonunda %11,9’a.
Cari açık 47 milyar dolara yani milli gelirin %5,5’ine ulaşmıştır.
Bütçe açığı 30 milyar TL’den 47 milyar TL’ye yükselmiştir.
İşsizlik oranında ise istihdam teşvikleri ve seferberliklerine rağmen iyileşme kaydedilememiş, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2017 yılında bir önceki yıla göre 124 bin kişi artarak 3 milyon 454 bin kişi olmuştur. İşsizlik oranı ise değişim göstermeyerek %10,9 seviyesinde gerçekleşmiştir.
Ne yazık ki, yatırımlar makine ve techizatsız, büyüme ise istihdamsızdır.
FED’in faiz artışlarının yaşandığı ve küresel finansal koşulların ve likiditenin daralabileceği bir ortamda, kırılganlıkların önünde geçebilmek için ekonominin sürdürülebilir ve ılımlı bir büyüme patikasına oturması yönünde adımlar atılması daha isabetli bir yaklaşım olacaktır.
Önümüzdeki dönemde risk primini artıracak uygulamalardan kaçınmak, makroekonomik dengesizliklerimizi gidermeye odaklanmak, yapısal reformları hayata geçirmek, şoklara karşı tamponlarımızı artırmak, ekonomide istikrar ve güveni artıracak politikaları hızlıca devreye sokmak durumundayız.