Gündemi bir süre meşgul eden birkaç konu üzerine fikirlerimizi beyaz edelim.
Türkçülük ile başlayalım. İsmet İnönü devrinin şovenizminden sonra ilk defa öteki ilan edildi ve bölücülük ile itham edildi Türkçülük. Bence de bölücülüktü Türkçülük; hain ile kahramanın arasını Türkçülük böler. Bayır Bucak Türkmenleri ile Salih Müslim’in, Barzani ile Erşad Salihi’nin, Fetöcülük ile Ömer Halisdemir’deki büyük ruhun farkı Türkçülüktür. Türkçülük, demokrat, nazik ve beyefendi bir kimliktir. Münevverlerin ittihat düşüncesidir. Kalkınmayı temel alır. Türklüğü bir isimden çok bir sıfat olarak telakki eden bütünleştirici bir duygu ve düşüncedir. ‘Yaşatmak’ temel düsturudur.
Kürtçülüğü izah ederken ve tahribatını tarif edecekken Türkçülüğün denge noktası olarak kullanılması son derece mahsurluydu. Zira mazlum ve Hak’lı bir milletin, Türkistan steplerinden Balkanlara, Kerkük zindanlarından Sibirya Sürgününe kadarki son 300 yıllık hazin hikâyesi…
Bir diğer mesele, vergiler meselesi.
Devletimizin ekonomik olarak zora düşmemesi için alınan tedbirler ve bu kapsamda konulan ek vergiler geçtiğimiz günlerin tartışma konusu oldu. Türk Milleti, devleti, hürriyeti ve istikbali için hiçbir fedakârlıktan kaçınmaz. Tarih buna şahittir. Ta ki bu fedakârlık topluma eşitçe dağıtılsın. ‘Kara çadırlı’nın sırtına bir de bu bağlanmasın. Birçok kamu kuruluşunda maalesef ki israf almış başını gitmiş vaziyette. Bu israf toplumumuzun gözünden kaçmıyor. Sonra bir de yüksek maaş ehli… (sanırım iş göremez raporları var)
‘Verginin yüzdelik artışı da ne ola, canımızı veririz’ deriz en derinlerde. Lakin Osmanlı Devleti tarihinde de mahfuzdur ki bu mesele bilhassa dikkat edilmesi gereken bir mahiyet taşır.
Bir diğer mevzu ise sınav sistemi ve eğitim meselemiz.
Öncelikle şunu belirteyim, akademik eğitime uygun olmayan bir karaktere zorla/cebren ders anlatamazsınız. En fazla bedenini zorla sınıfta tutarsınız.
Bence de eğitim yine 12 yıl zorunlu olsun, bu mesele değil. 8. Sınıftan sonra akademik eğitim için uygun olmayan öğrencileri Çıraklık Eğitimler üzerinden ‘piyasa’ya sokarız. Sanayi dediğimiz tamirhaneler, muhtelif zanaat ehli ve helik taşı dediğimiz sektörlerde (elektrikçi, sobacı, sucu, kaportacı, motor tamircisi, sıvacı, tornacı gibi) haftanın 5 gününde eğitilen gencimiz, haftanın 1 gününü de Çıraklık Eğitimlerde Genel Kültür dersleriyle geçirdiğinde, Millî Eğitimden maksat bir çok yönüyle hasıl olur. Endüstri Meslek Liseleri ise istihdamı devlet garantörlüğünde olan, sınavla öğrenci alan kurumlar olabilir. Mesleki eğitimde seviye ve nitelik sağlanmış olur böylece.
Akademik eğitim veren okullarımızda da okul bitirme puanları ve olgunlaşma sınavları ile Yükseköğretime Geçiş sağlanır.
Eğitim üzerine söylenecek sözlerimizi sonrasında sizlerle bir yazı dizisi olarak paylaşacağım.
Selametle…