SİYASET

DSP Genel Başkanı Aksakal, gündemi değerlendirdi:

- "(Sahipsiz hayvanlar) Sorunu çözmenin yolu bu hayvanları itlaf etmek olmamalıdır"

TBMM (AA) - DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, sahipsiz hayvanlara ilişkin, "Sorunu çözmenin yolu bu hayvanları itlaf etmek olmamalıdır." dedi.

Aksakal, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Gazze'de süren insanlık dramının yeni bir aşamaya ulaştığını, terör devleti İsrail'in azgın saldırılarının emperyalist sistemin örtülü desteğiyle artık soykırım aşamasına geldiğini vurguladı.

İsrail'in, evlerinden, yurtlarından sürdükleri insanları, yaşadıkları çadır kentte de bombalayarak tüm değer yargılarını ortadan kaldırdığına işaret eden Aksakal, "Refah bölgesinde gerçekleşen bombalama sonrası katliamda 50 Filistinli insan yanarak hayatını kaybetmiş, İsrail'in katil Başbakanı yaptıkları saldırının 'trajik terslik' olduğunu söyleyebilecek kadar pişkin olduğunu göstermiştir. Bu kalleş ve insanlık dışı saldırıyı şiddetle ve nefretle kınıyorum, lanetliyorum." diye konuştu.

ABD'nin İsrail'e verdiği desteği anımsatan Aksakal, ABD ile olan ilişkilerin gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.

Aksakal, "Amerikan Senato ve Temsilciler Meclisinin ortak toplantısına İsrail'in katil Başbakanı onur konuğu olarak davet ediliyor. Orta Doğu'yu kan gölüne çeviren zihniyetlerin suç ortaklığı tescillenmiştir. Dolayısıyla, İsrail’e uygulanan ticaret kısıtlaması yeterli değildir, bugünden sonra ABD'ye de birtakım yaptırımların masaya konulması zaruridir." ifadelerini kullandı.

- Sahipsiz hayvanlar tartışması

Sahipsiz hayvan tartışmalarına ilişkin görüşlerini paylaşan Aksakal, bu konunun ekonomik sıkıntıların, hayat pahalılığının, dış politikadaki önemli gelişmelerin önünde yer almaya başladığını söyledi.

Saldırgan sahipsiz hayvanlar meselesinin önemli olduğunu ancak bu ülkenin en can alıcı sorunu olmadığını dile getiren Aksakal, şöyle konuştu:

"Sadece bugünün değil, her dönemin sorunu olan sokak hayvanları meselesi, gereğinden fazla bir boyuta taşınmış, birtakım lobilerin savaş ortamına hizmet eder hale gelmiştir. Bu konuyu özellikle başıboş köpeklerin ve hatta sahipli yırtıcı cinslerin saldırılarına maruz kalan insanlarımızın penceresinden değerlendirmek zorundayız. Meselenin özünde toplum bir tercihe zorlanmamalıdır. Saldırıya uğrayan insandan yana mı olacağız, bizlerin inayetine muhtaç haline getirilmiş köpeklerden yana mı? Ancak inancımızın temeli şudur ki; vaki sorunu çözmenin yolu bu hayvanları itlaf etmek de olmamalıdır. Yaşlı da olsa onları uyutarak kontrol altına almanın, öldürmekle eşdeğer olduğu aşikardır.

Toplumsal düzenin oluşturulması, kurgulanması ve kontrolü elbette devletin birinci görevi ve sorumluluğudur. Dolayısıyla hiçbir şey başı boş bırakılmamalıdır, buna kedi ve köpekler de dahildir. Genlerinde saldırganlık özelliği de olan hayvanların ivedilikle bakım evlerine toplanması, derhal kısırlaştırılması, her birine kimlik numarası verilerek kayıt altına alınması, sahiplenecek insanlara da özel taahhütler kapsamında verildikten sonra periyodik takiplerinin yapılması en geçerli yol olacaktır."

- "Faizlerin yüzde 60 -70 aralığına çıkması, işletmelerin maliyetini arttırıyor"

Hükümetin ekonomi politikalarına değinen Aksakal, politika faizinin yüzde 50'ye ulaşmasının hem mevduat hem de kredi faizlerinin yükselmesine sebep olduğunu söyledi.

Aksakal, "Kredi faizlerinin yüzde 60-70 aralığına çıkması, işletmelerimizin maliyetini artırıcı bir unsurdur." dedi. Geçmişten ders alınmadığını dile getiren Aksakal, şunları kaydetti:

"2001 krizi öncesi, özellikle 1995-1999 arası enflasyona rağmen 1995 krizi sonrası verilen 3 aylık yüzde 50 net Türk lirası faiz ile döviz stabil hale gelmiş, yabancı fonlar döviz bozup Türk lirası yüksek faize dönmüşlerdi. Ama bu uygulama sonucunda daha sonra 2000-2001 yılları arasında elde ettikleri yüksek faizler ile bozduklarından daha yüksek meblağlarda döviz alarak, özellikle sermaye rasyosu zayıf, orta ölçekli bankaların batmasına ve 2001 krizine sebep olmuşlardı. Şimdi 2024 yılında, daha Kur Korumalı Mevduat şoku atlatılmadan aynı 2001 krizi öncesi olduğu gibi çeşitli teşvik edici, örneğin kurun sabit olacağı garantisiyle carry trade sistemiyle döviz girişi sağlamaya başlanmıştır.

Kur, 30- 31 lirayı aşmasın diye dövize müdahale edilip, yaklaşık 25 milyar dolar satılmış, bugün ihracatçı zor durumda kalmasın diye kuru 32 liranın altına düşürmemek için 30 milyar dolar üzeri alım yapılmıştır. Bu başarısız olmuş bir politikadır. Bu uygulamalar ilk başlarda bir bahar havası estirir ama neticede başarılı olmaz."