Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Semih Yalçın, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın yeterli özenle kutlanmadığına dair açıklamalarda bulunanları eleştirdi. “İmzacıların, Cumhuriyet’in 100. yılının layığı veçhile kutlanmadığına dair sızlanmaları da yersizdir. Devletimiz, bu hususta elinden geleni yapmaktadır. Bildiride imzası bulunanlar; tam da bahsettikleri gibi, Türklük davasına ihanetin kulesini dikmişlerdir.” İfadelerini kullandı.
MHP'li Semih Yalçın'ın açıklamasının tamamı:
Kendini Türlük davasının sözcüleri gibi göstermeye çalışan küçük ve tabansız bir tefrika grubu, dün sosyal medya üzerinden bir bildiri yayımlayarak isim ve kurum zikretmeksizin bütün Türk milliyetçilerini ve dolaylı olarak da MHP’yi suçlayan temelsiz iddialarda bulunmuştur.
Yıllardır gölgeleriyle dövüşmeleri, geçimsizlik ve uyumsuzluklarıyla bilinen ismi lazım olmayan birkaç kişinin imza toplayarak oluşturduğu bu küçük fikren “milliyetsiz milliyetçi” grup, Cumhuriyet’imizin 100. yılına erişmesi dolayısıyla ucuz bir hesaplaşma sayfası açmıştır.
Bildiri; aslında MHP ile hesaplarını görmek, kuyruk acılarını dindirmek ve yeniden görünür olmak isteyen birkaç kifayetsiz muhterisin çıkardığı cılız sesi yansıtmaktadır.
İdrak ve feraset yoksunu bir iki maceraperestin yetersiz kaleminden çıktığı anlaşılan bildiride; ortaokul öğrencilerini bile kıkırdatacak insicamsız, intizamsız, özensiz ve saçmalıklarla dolu cümleler hoyratça, acemice sıralanmıştır.
Bildiride; Türkiye’nin içeride ve dışarıda karşı karşıya bulunduğu güncel tehditlere bir Türk milliyetçisinin bilgece bakışını aksettirmek yerine, bilhassa sol ideolojinin klasik jargonundan ve inanç coğrafyamız aleyhindeki geleneksel taassubundan aşırılmış mevhum tehlikeler dillendirilmiştir.
Türkiye’nin gerek içeride, gerekse bölgesinde ve dünyada karşı karşıya bulunduğu tehditler vukufla tahlil edilmemiş; aksine, bölücülerin üslubuna benzeyen maksatlı karamsarlıklar sokak ağzıyla tekrarlanmıştır.
Bilinmelidir ki kişisel çıkar hesaplarını tatmin ve psikolojik inkisarlarını tamir için milliyetçi camiada tefrika kıvılcımı çıkarma gayreti, ağır vebaldir.
Bildiride sözü edilen etnik, dinî/mezhebî ayrımcılığın da iddia edildiği gibi ülkeyi yönetenlerce sergilenmediğini; aksine meşru iktidarı değiştirmek için Türkiye’nin sosyolojik hassasiyetlerini kaşımayı, toplumsal barışı ortadan kaldırmayı göz alan ayrılıkçı çevreler tarafından istismar edildiğini artık bilmeyen kalmamıştır.
Cumhuriyet’imizin 100. yılında milletin birlik ve egemenliğine kasteden Anayasa hazırlıkları yapıldığı iddialarıysa tamamen safsatadır.
Anayasa’da yer alan Türklük vurgusunu değiştirmeye ve Cumhuriyet’e ruh veren “millî egemenlik” esasını ortadan kaldırmaya dönük girişimlerin MHP’ye rağmen hayata geçirilmesi muhaldir.
Deneyecek olanların önce bütün milliyetçi-Ülkücü camiayı ve Türklük davasının siyasetteki yegâne temsilcisi mevkiindeki MHP’yi yok etmeleri gerekecektir ki buna hiçbir beşerin gücü yetmeyecektir.
Bütün Türkiye, hattâ dünya bilmektedir ki MHP, Türkiye’de Türk milliyetçiliği davasının alemdarıdır.
MHP; kuruluşundan bu yana bekamızın garantisi, birlik ve bütünlüğümüzün teminatı olma misyonunu şehitler vererek, büyük bir fedakârlık ve gayretle yerine getirmiştir.
Ayrıca Türk milliyetçiliği davası, geçmişte bugünkü kadar güçlü, bugünkü kadar müessir olmamıştır.
Türkiye’de Türklüğün varlık refleksini yansıtan toplumsal bilinç, günümüzde en üst seviyededir.
Türk devleti, bütün kurum ve kuruluşlarıyla Türklük davasına hizmet yolundadır.
Hâl böyleyken; Cumhuriyet’imizin 100. yılını idrak etmekte olduğumuz bir dönemde, kendini Türk milliyetçisi addeden bu zavallı imzacılar grubunun, toplumda karamsarlık ve ümitsizlik havası yaymaya çalışması, sorumsuzluk ve ciddiyetsizliktir.
Oysa Türk milliyetçilerine yakışan, yaraşan tavır; büyük Türk milliyetçisi Hüseyin Nihal Atsız’ın, “Ümit en sonra terk olunan şeydir.” sözüyle ifade ettiği gibi, milletimize azim, şevk ve heyecan aşılamaktır.
Evet! Türkiye Cumhuriyeti 100. yaşına girmek üzeredir.
Ancak devletimize ve kurucu unsur olan Türklüğe yönelik tehdit ve tehlikeler de her zamankinden daha büyüktür.
Bununla birlikte Türkiye Devleti; kuruluşundan bu yana en güçlü, en caydırıcı dönemini yaşamaktadır.
Atatürk’ün “Tam Bağımsız ve Müreffeh Türkiye” hedefi doğrultusunda devletimiz, atılması gereken bütün adımları büyük bir cesaretle atma gayretindedir.
Emperyalist ülkelerse 1. Dünya Savaşı sonunda tamamlayamadıkları planlarını tekrar hayata geçirmek için, bölgemizi ve dünyayı yeniden büyük bir kaosa sürüklemeye, topyekûn savaşın ateşine atmaya çabalamaktadır.
Bugün Irak’ta, Suriye’de, Libya’da Filistin’de, Kafkasya’da hattâ Ukrayna’da yaşananlar, aynı planın parçasıdır.
Akdeniz ve Ege’de düşmanlarımızın ve sözde NATO müttefiklerimizin sahnelediği aşırı askerî hareketlilik, aynı sinsi planın devamıdır.
Bölgede emperyalist güçlerin attığı son adımların nihai hedefi, Türkiye’dir.
Bu durum karşısında; milletimizin bekasına, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne kendini adayan Türk milliyetçileri; gazete ve televizyon yorumlarından, kahvehane dedikodularından mülhem, yalan yanlış bilgilerle fitne ateşi yakmaya çalışanlara itibar etmeyecektir.
Türk milliyetçiliği davasını haleldar etmek isteyenlere ve Cumhuriyet’in bugünlere erişmesinde birinci derecede rol oynayan kutlu bir hareketi etkisizleştirmeye çalışanlara karşı bizzat milliyetçi-Ülkücü Hareket devrededir.
Aziz Türk milleti; bekasını, ülkesini bekleyen tehlikeler karşısında zaten bilinçli ve müteyakkız durumdadır.
Milletimiz; Türk milliyetçiliği davasının gerçek sahiplerinden de, kendi geleceğinden de emindir.
Milletimiz, Türkiye’nin bekası ile bütünlüğünün istikrarlı bir şekilde korunması ve yönetimde istikrarın sürdürülmesi için sandıkta Cumhur İttifakına görev vermiştir.
Cumhur İttifakı ve MHP; Cumhuriyet’in 100. yılından itibaren yeni asrın “Türkiye Yüzyılı” olması ülküsüne hizmet için vardır, ayaktadır.
Cumhuriyet’imizin kıyamete kadar yaşamasının yolu; millî şuuru diri tutmak kadar, millî iradeye de saygı göstermekten geçmektedir.
Kendinden ve kendi ikballerinden emin olmayıp küçük çıkar kaygıları taşıyarak bizden ayrışanlar, yanlış yoldadır.
Yürüyen kervanın önünü Kırk Haramiler gibi kesmeye hiçbir tefrika ve fitne erbabının gücü yetmez.
Her Türk milliyetçisinin ortaya koyması beklenen tutum; canı sıkılınca bir bildiri yayımlamak değil, kutlu davayı yıllardır sırtlayan MHP’ye omuz vermektir.
Orantısız güç kullanarak bölgenin ve dünyanın haritasını değiştirmeye, Siyonist hurafeler ve dogmalara dayanarak yeni bir dünya düzeni kurmaya çalışan emperyalizm karşısında; Türkiye’nin onurlu, haysiyetli duruşuna el birliğiyle, gönül seferberliğiyle katkıda bulunmaktır.
Toplumsal birlik ve bütünlüğün korunması hususunda titiz davranmaktır.
Milleti yok yere safsatalarla meşgul etmek cahilliktir, basiretsizliktir, nâdanlıktır.
İmzacıların, Cumhuriyet’in 100. yılının layığı veçhile kutlanmadığına dair sızlanmaları da yersizdir.
Devletimiz, bu hususta elinden geleni yapmaktadır.
Bildiride imzası bulunanlar; tam da bahsettikleri gibi, Türklük davasına ihanetin kulesini dikmişlerdir.
Bu üç-beş imzacının; ne MHP tabanında, ne milliyetçi-muhafazakâr çevrelerde, ne de geniş anlamda millet nezdinde bir karşılıkları vardır.
Bu gibilerin; kendilerine hayrı olmadığı gibi, Türklük davasına da müspet katkıları yoktur.
Bunlar; milliyetçi camiaya bir şekilde dâhil oldukları günden beri cibilliyetleri icabı daima fitnenin, fücurun, fesadın, koğuculuk ve dedikodunun kaynağını oluşturmuşlar; ruhlarının acısını tefrikacılıkla dindirmişlerdir.
Bu yüzden de hem milliyetçi camianın, hem de toplumun bünyesi onları reddetmiştir.