SİYASET

MHP'li Taytak: “Ücretli-sözleşmeli öğretmen” tabirleri ve tanımları kalkmalı ve tüm öğretmenlerimiz kadroya alınmalıdır

MHP Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak, ''Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Beyefendi'nin ifade ettiği gibi atanamayan hiçbir öğretmen kalmamalıdır. “Ücretli-sözleşmeli öğretmen” tabirleri ve tanımları kalkmalı ve tüm öğretmenlerimiz kadroya alınmalıdır.'' dedi

MHP'li Taytak'ın açıklaması şu şekilde;

Eğitim bilgidir, ahlaktır, kültürdür; eğitim berrak zihinlerin, parlak fikirlerin beslenmesidir. Millî eğitim ise gelecek nesillere millî, manevi duyguları işlemek, bireylere kişilik kazandırmak, Türk çocuğuna iyi bir bilgi, beceri ve davranış alışkanlığı öğretmektir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifade ettiği gibi “Eğitim, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk hâlinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder.”

Geleceğin güvencesi eğitime, eğitimin ise öğretmelere dayalıdır. Anne babadan sonra çocuğun tanıştığı ve güvendiği ilk kişi öğretmendir. Hazreti Ali’nin “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” sözünü kültürüne yerleştirilmiş olan milletimiz, tarih boyunca öğretmenlerimizi baş tacı etmiştir. Günümüzde dünyayla rekabet edecek düzeyde verimli bir eğitim hizmeti için önceliğimiz öğretmenlerimizin huzurlu bir çalışma ortamıdır, ihtiyaçlarının giderilmesi ve beklentilerinin karşılanmasıdır. Bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak eğitime, öğretmenlerimize yönelik olarak alınacak her doğru kararı destekleyeceğimizi ve desteklemeye devam edeceğimizi ifade ediyorum.

Ülkemizde öğretmen ihtiyacı her zaman vardır. Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Beyefendi'nin ifade ettiği gibi atanamayan hiçbir öğretmen kalmamalıdır. “Ücretli-sözleşmeli öğretmen” tabirleri ve tanımları kalkmalı ve tüm öğretmenlerimiz kadroya alınmalıdır. Öğretmen alımlarında sözlü mülakatlarının kalkması ve KPSS puanıyla hızlı bir şekilde atamaların yapılması önem arz etmektedir.

İşsizliğin nedenlerinden bir tanesi de mesleki eğitimden çok üniversite mezunu olmaya dayalı eğitimin ağırlıkta olmasıdır. Gençlerimiz kendi yeteneğini ortaya çıkaracak bir meslek sahibi olmaktan çok masa başı devlet memuru olmayı hayal etmektedir. Üniversitelerimizdeki yığılmaların önüne geçmeliyiz. Bunun önüne geçmek için de meslek liseleri çok önemli bir rol oynamaktadır. Ülkemizde usta, zanaatkâr sıkıntısı ve eksikliği vardır. Berber veya çiftçi olmayı hayal eden bir yavrumuz önce ailesi tarafından memur, doktor veya mühendis olmaya zorlanıyor. Herkes üniversite okumak zorunda değildir, herkes KPSS’yle atanmak zorunda hiç değildir. Özellikle pandemi ve savaş sonrası ortaya çıkan tahıl krizi dünyanın en önemli meselesinin gıda olduğunu bizlere göstermiştir. Gıdanın temeli tarımdır, nesilleri tarıma yönelmeyen bir millet dışa bağımlı olmaya mahkûmdur. Gençlerimizi tarıma yönlendirecek projeler geliştirilmeli, meslek liselerine ya tarım bölümleri eklenmeli ya da her ilimize meslek lisesi açılmalıdır. Bizim de Afyonkarahisar’da yıllardır takip ettiğimiz ve gerçekleşmesini talep ettiğimiz tarım lisesi ve çiftçi eğitim merkezi projelerimiz bulunmaktadır. Üreten Türkiye'nin üreten çalışanlara, fabrikalarımızın, sanayilerimizin nitelikli insan gücüne ihtiyacı vardır. Bu nedenle, ilköğretimden yükseköğretime kadar çocuklarımızı yetenekleriyle ilgili alanlara yönlendirmeliyiz. Mesleki eğitime teşvik etmek ve ailelerimizin meslek liselerine olan bakışını değiştirmek bir millî meseledir.

Okullarda yaşanmakta olan akran zorbalığı son zamanlarda oldukça yaygınlaşmıştır. Akran zorbalığına maruz kalan öğrencilerimiz olumsuz etkilenmektedir. Unutulmamalıdır ki yeryüzünde hiçbir çocuğu “Senden adam olmaz.” diyerek adam edemezsiniz. Her çocuk ailesinin yansımasıdır ve herkesin ailesinin yanında olması gerekmektedir. Bu nedenle, akran zorbalığına yönelik aileler bilinçlendirilmeli, okullarda seminerler düzenlenmeli, şiddet eğilimli öğrenciler sosyal aktivitelere yönlendirilmelidir, cezai yaptırımlar artırılmalı, yerel ve ulusal televizyon kanallarında kamu spotu oluşturulmalıdır. Hafta başında Millî Eğitim Bakanlığımız tarafından, hayata karşı duyarlı olmaları ve nezaketin önemini fark etmeleri için okullarda adabımuaşeret dersi müfredat kapsamına alınmıştır, bu girişimden dolayı teşekkür ediyorum.

Ülkemizde 2016 yılında enerji tasarrufu sağlamak amacıyla kış saati uygulaması kalkmıştı. Yavrularımızın karanlıkta okula gidip gelmeleri güvenlik açısından sıkıntılıdır ve derslerindeki verimliliği düşürmektedir. Sayın Bakan, bu mağduriyet için, Enerji Bakanımız en azından otuz dakika dahi yapmış olurlarsa çocuklarımızın çok daha rahat gidip geleceğini tüm veliler ifade etmektedir ve bunu da takip etmenizi kamuoyunun huzurunda sizden istiyorum. Bu mağduriyet çözülmelidir.

Dijital çağda çocukların ekran başından uzaklaştırılması çok da mümkün değildir. Gençlerimizin ve çocuklarımızın neredeyse büyük bir çoğunluğu çevrim içi oyunlar oynamakta, TikTok, Instagram, YouTube gibi herhangi bir sosyal medya uygulaması kullanmaktadırlar; bu uygulamaları kullanırken yaşlarına ve gelişim düzeylerine uygun olmayan ve şiddet içeren içeriklere maruz kalmaktadırlar. “Demokrasi ve insan hakları” adı altında toplumu zehirleyen, millî iradeyi lekeleyen, sapkın fikirleri aşılayan, örflerimize âdetlerimize ve millî törenimize saldıran bir güruh, başta sosyal medyada, sanat sepet tayfada ve günlük hayatımızda yer bulmaktadır.

Türk gençliğine Meclis kürsüsünden önemli bir hususta seslenmek istiyorum: Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü istismar ederek Atatürk'ün fikir ve icraatlarıyla uzaktan yakından alakası olmayan ancak her köşeye sıkıştığında Atatürk'ün şemsiyesi altına girmeye çalışanlara karşı Türk gençliğinin uyanık olması gerekmektedir. Diğer bir taraftan da Atatürk düşmanlığından nemalanan ve yine gençlerimizi, devletimizin kurucu değerleriyle kurucu kahramanlarına karşı zehirlemeye çalışan bir yapı vardır. Bu 2 istismar grubunun da ne yaptıklarını, ne yapmaya çalıştıklarını ve neyi amaçladıklarını biliyoruz. Toplumun ve Türk gençliğinin üzerinde oynanan oyunları Milliyetçi Hareket Partisi olarak mutlaka ve mutlaka bozacağız ve gençlerimize sahip çıkacağız. Milletimizi değerlerimizle ilgili ayrıştırmak istiyorlar. Ahlaksızlık ve teşhircilik normalleşmekte, takipçi ve beğeni sayısını artırmak için yapılan rezillikler makul görülmekte, mahrem duygusu, öz benlik, öz saygı kavramları ince ince yok edilmektedir. Görgüsüzlük prim yapmakta, para ve ün uğruna millî ve manevi değerlerimize saygısızlık hoş karşılamaktadır. Kara para aklayan fenomen çetesi daha düne kadar Türk gençliği için bir hayal, bir örnek, bir idoldü. Emeksiz kazanılan zenginliğe şahit olan gençlerimiz kendisini ve ailesini yetersiz görüyor, yaşadığı hayatı beğenmiyor, problemli, bağımlı bir insan hâline geliyor. Ne yazık ki sosyalleşmesi sanallaşan gençliğimiz hayatı dijital bir kavram olarak görüyor.

Eğitim ailede başlar. Ailelerimiz kim olduğumuzu, kimliğimizi, kişiliğimizi, nereden gelip nereye gideceğimizi, hayata ve olaylara nasıl bakacağımızı öğretir. Ailelerimiz millî kültürü öğreterek atasını, anasını, babasını büyüklerini sayan, küçüklerini seven, çehresiyle ışık saçan bir gençlik yetiştirmelidir.

Konuşmama Genel Başkanımız, liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin sözleriyle son vermek istiyorum: “Türk gençliği bizim has bahçemizdir, istikbal güvencemizdir. Onlar Türk milletinin yüz akları, yıkılmaz akıl ve ahlak kaleleridir.” Hepinizi saygıyla selamlıyorum.