GÜNCEL

"Yenidoğan çetesi" davasının duruşması 4. gününde sürüyor

İstanbul'da, bebek acil hastalarını anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması 4. gününde devam ediyor.

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 36 sanık ile avukatları katıldı. Bazı tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı.

Duruşmaya, sanıkların ölümüne neden oldukları maktul "Kaya" bebeğin babası Mehmet Hanifi Kaya ile avukatı da gelirken, çok sayıda avukat ve basın mensubu da izleyici olarak yer alıyor.

Pazartesi gününden bu yana 13 sanığın savunmasının alındığı duruşmada, Esenyurt Reyap Hastanesinin medikal muhasebe biriminde çalışan tutuklu sanık Funda Özen savunma yapıyor.

Öte yandan davanın görüldüğü salon ve önünde, polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı.


Tutuklu sanık Funda Özen

Esenyurt Reyap Hastanesi'nin medikal muhasebe biriminde çalışan tutuklu sanık Funda Özen, "yenidoğan çetesi" ile ticari ilişkisinin olmadığını ve dosyadaki çoğu kişiyi tanımadığını ileri sürdü.

Medikal muhasebede SGK faturalandırmalarının yapıldığını belirten Özen, hakkındaki suçlamaları reddederek "SGK'de tıbbi evraklarla oynama yapıldığı ve nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğim düşünülüyor. Benim tıbbi bilgim yokken, tıbbi bir evrakta oynama yapmam söz konusu olamaz. Bu şekilde bir oynama yapmadım. Ben sadece faturalandırma sürecindeyim. Hasta sevkinin nasıl yapıldığını, prosedürün nasıl işlediğini bilmiyorum. Muhasebede çalışan birinin sevk yapması mümkün olamaz." diye konuştu.

Tutuklu sanık Renas Kılıç

Esenyurt Belediyesinde Sağlık İşleri Müdürü olarak çalıştığını söyleyen tutuklu sanık Renas Kılıç da "Reyap'ta çalışırken Belediye Başkanı Kemal Deniz Bozkurt beni özverili çalışmalarımdan dolayı işe aldı. Benim de siyasi hedeflerim vardı. O yüzden başladım." dedi.

Hakimin 112'yi devre dışı bırakıp, bebek sevki sağlayarak maddi menfaat sağladığı iddiasını sorması üzerine Kılıç, 112'nin bu kadar basit bir sistem dolmadığını, bir yerden hasta alınırken hastanın protokolünün gerektiğini ve hiçbir hekimin protokol olmadan hastayı almayacağını söyledi.

Kılıç, hiçbir hasta ve hastaneden para almadığını, basında çıkan haberlerden dolayı hem kendisinin hem de ailesinin masumiyet karinesine bakılmaksızın linç girişiminde bulunulduğunu savundu.

Basında yer alan haberlerden dolayı eşinin işe gidemediğini ileri süren Kılıç, "İki depremde de enkaz altında kaldım, yine de görev aldım. Bir insanın hayatıyla oynanmak bu kadar kolay olmamalı. Ben burada bebek ölümü ile suçlanmıyorum ama hepimize bebek katili deniyor. Benim bir hedefim vardı. Belediye başkanı olup insanlara yardımcı olmaktı. Ben buradan insanların arasına nasıl çıkacağımı düşünüyorum. Ben cezaevindeyim. Bir insanın hayatını bitirmek bu kadar kolay değil. Adalete sığınıyorum." ifadelerini kullandı.

Bu arada gazetecilerin bulunduğu bölümde oturan sanık yakını tarafından bir muhabire tepki gösterildi. Gazetecilerin de karşılık vermesiyle sesini yükselten sanık yakını, duruşma salonundaki polis memurları tarafından uzaklaştırıldı.

İddianameden

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.

İddianamede, suç örgütünün esas amacının, işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.

Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.

Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı aktarılan iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.

Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede bildiriliyor.

Ceza istemleri

İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.

Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.

İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.

Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.

Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.

AA