GÜNCEL

Türk Hukuk Enstitüsü’nün 23. Olağan Genel Kurulu’nda Yavuz Aksu güven tazeledi

Türk Hukuk Enstitüsü’nün 23. Olağan Genel Kurulu Ankara Kızılcahamam’da gerçekleştirildi. Av. Cemil Yavuz Aksu oy birliği ile yeniden Genel Başkanlığa seçildi.

Türk Hukuk Enstitüsü’nün 23. Olağan Genel Kurulu geçtiğimiz hafta sonu Ankara Kızılcahamam’da gerçekleştirildi. Av. Cemil Yavuz Aksu oy birliği ile yeniden Genel Başkanlığa seçildi. 

Programa MHP Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım, MHP MDK Başkanı, MHP MYK ve MDK üyeleri, MHP Ankara İl Başkanı, İl-ilçe yöneticileri, Ankara Ülkü Ocakları Başkanı, Türkiye KAMU-SEN Başkanı, TİSAV Başkanı, TÜRKAV Başkanı, Yargıtay ve Danıştay Üyeleri, Başsavcı ve Başsavcı Vekilleri, hakimler, savcılar ve avukatlar katıldı.

Program öncesinde Enstitü Genel Merkez Yöneticileri, şube başkanları ve hukukçularla birlikte Ülkücü Şehitler Anıtı ziyaret edildi.

Türk Hukuk Enstitüsü Genel Başkanı Cemil Yavuz Aksu konuşmasında şu sözlere yer verdi;

1977 yılında Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’in talimatları doğrultusunda kurulan enstitümüz, bugün Türkiye’nin en köklü sivil toplum kuruluşlarından biridir.

Ayrıca 05 Ekim 1977 yılında alınan Bakanlar Kurulu kararı ile adında “Türk” ifadesinin bulunmasına müsaade edilmiş olması da Enstitümüzün önemini artırmaktadır.

Enstitümüz tarafından bugüne kadar çok sayıda HSK üyeleri, Akademisyenler, Baro Başkanları, Avukatlar, Noterler, Mülki İdare Amirleri ve Bürokratlar devletine ve milletine hizmet etmek üzere yetiştirilmiştir.

Enstitümüz kurulduğu günden bugüne milli ve manevi hassasiyetlere sahip, dünyayı Türkçe bakan hukukçular ile hukukun üstünlüğü için tam 47 yıldır yılmadan mücadele vermektedir.

Bu vesileyle 47 yıldır bu irade ve sorumluluk bilinci ile mücadelemizde görev alan, destek veren tüm büyüklerimize, meslektaşlarımıza bir kez daha teşekkür ediyoruz.

Ayrıca bizlerden hiçbir zaman desteğini esirgemeyen, yolumuza ışık tutan Bilge Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’ye şükranlarımızı arz ediyoruz. Allah başımızdan eksik etmesin.

Sizlere görevi devralmış olduğumuz 7 Ağustos 2021 tarihinden bugüne kadar fedakârca çalışan yöneticilerimiz yaptığımız faaliyetlerden kısaca bahsetmek istiyorum.

Tüzüğümüzde değişiklikler yapılarak güncel mevzuata uygun hale getirilmiştir.

9-10 Aralık 2021 tarihlerinde Uluslararası nitelikte “Sanat ve Telif Hakları Çalıştayı yapılmıştır. Çalıştaya ülkemizden ve dünyanın dört bir yanından akademisyenler, yüksek yargı üyeleri ve avukatlar katılarak düzenlenen oturumlar vesilesiyle bilgilendirmede bulunulmuştur.

Teşkilatlanma çalışmalarımız kapsamında yurt genelinde şube sayımız 51’e ulaşmıştır. Yani Türk Hukuk Enstitüsü adalet diyen herkese bir nefes uzaklıkta teşkilatlanarak hızla büyümektedir ve büyümeye de devam edecektir.

Bir başka faaliyetimiz olarak geleceğin vatan ve millet sevdalısı hukukçuların yetişmesine katkı sağlamak amacıyla uyguladığımız ve Türk Hukuk Enstitüsü’nün geleneği haline gelen öğrenci burslarımız verilmeye başlanmıştır.

Burs programımız ile sizler de vatan sevdalısı hukukçuların yetişmesine destek olabilir, bugün bu salonu şereflendiren daha önce aynı yollardan geçmiş tüm hakim, savcı ve avukatlarımız gibi gençlerimize destek olabilirsiniz.

Genel Merkez binamız yenilenerek tüm hukukçularımızın kullanımına açılmıştır.

Türkiye'nin en köklü ve geniş katılımlı derneği olan Türk Hukuk Enstitüsü meslektaş dayanışmasında kurumsal olarak bir ilke imza atmıştır. Türkiye'nin neresinde olursa olsun duruşma ve diğer hukuki işlemler için Türk Hukuk Enstitüsü Tevkil Sistemi hayata geçirilmiştir.

İnternet ve sosyal medya hesapları yenilenerek kurumsal kimliğe uygun hale getirilmiş, yine bu kanallar üzerinden güncel olaylara karşı basın açıklamaları yayınlanmaya başlamıştır.

Bugüne kadar yaptığımız faaliyetlere ek olarak önümüzdeki süreçte, tarihimizden aldığımız mirası, sorumluluk duygusuyla daha güçlü bir şekilde geleceğe taşımak için var gücümüzle çalışacağız.

Gelinen noktada Türkiye’nin güncel hukuki gündemi artık kaçınılmaz ihtiyaç haline gelen yeni ve sivil bir anayasadır.

Milletin ihtiyaçlarını ve taleplerini karşılayabilecek, demokratik ve bugünden geleceğe ışık tutabilen, vesayet izlerini taşımayan sivil bir anayasanın yapılması şarttır.

Gazi Meclisimiz tarafından hazırlanacak yeni Anayasa;

Devlet sisteminde antidemokratik tüm unsurları tasfiye ederek temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlet bünyesine kavuşmayı temin etmeli,

Herkesin Türk Milletinin bir ferdi olmaktan gurur duyacağı, ayrışmayı değil birleşmeyi, kutuplaşmayı değil kaynaşmayı tahkim edecek uzlaşma zeminini sağlamalıdır.

Anayasa’nın ilk 4 maddesinin değiştirilmesini teklif dahi etmeye yeltenen hainler, o maddelerin bedelinin şehit kanlarıyla ödendiğini bilmezden gelen vatansızlar bize hukuk ve insanlık dersi vermeye kalkmasın.

Tarihi misyonumuz gereği ne pahasına olursa olsun milli devlet prensibimizi yansıtan ilk 4 maddeden asla vazgeçilmeyecek, Anayasanın her maddesinde Türk’ün sözü ihanet şebekesinin alnına çakılacaktır.

Yeni ve sivil anayasa ile birlikte özellikle Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu ve TBMM İç Tüzüğü yeniden ele alınmalıdır.

Devletin temel yönetim mekanizmasını oluşturan bu kanunların Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle aykırı düşmeyecek şekilde değiştirilmesi elzemdir. Türk Hukuk Enstitüsü milletin değişim arzusu kapsamında yeni ve sivil bir anayasa yazımı ile onun alt metinleri olan diğer kanunların değiştirilmesi konusundaki hazırlıklarda üstüne düşen görevleri her daim yerine getirecektir.

Milli ideallerimiz doğrultusunda hedeflerimizden olan Turan fikriyatımız çerçevesinde Türk dünyasının bir çatı altında toplanması, diğer Türk devletleri ile hukuk sisteminin elverdiği ölçüde entegre olunarak uyumlu çalışmalar yürütülecektir. Türk dünyasında bulunan fakülteler ve barolar ile ortak çalışmalar yapılacaktır.

Yazılı ve görsel yayın organları vasıtasıyla sosyal medyada hem yöneticilerimiz hem de ortak çalışma gruplarımız eliyle enstitümüzün görüşleri dile getirilerek kamuoyu oluşturulacaktır.

Avukat meslektaşlarımız çok sayıda sorunla boğuşmaktadır.

Meslektaş sayımız her geçen gün artmakta buna binaen ofis açamayan veya bağlı olarak çalışacak dahi yer bulamayan çok sayıda avukat bulunmaktadır. Hatta yeni mezun hukukçular staj yapacak ofis bulamamaktadır.

Avukat meslektaşlarımız bırakın geçinmeyi; vergilerini ve SGK giderlerini ödeyemez hale gelmiştir.Mesleğinin onuru her geçen gün zarar görmeye devam etmektedir. Tabiri caizse adeta cübbelerimiz yere düşürülmüştür.

Hal böyleyken avukatlık mesleğinin sorunlarına çözüm bulmak adına çatı kuruluşumuz olan illerdeki barolar ve Türkiye Barolar Birliği ise avukatların sessiz çığlığına kulak tıkamaktadır.

Türkiye Barolar Birliği avukatlar mali sorunlarla boğuşurken kendi reklamlarını yapmak adına Ankara’da yaklaşık 6 milyon maliyetle kendi reklamlarını yapmaya yönelik sözde eylem düzenlemiştir.

Siyasi emeller ve çeşitli mecraların arka bahçeleri olmaktan öteye gidilmemektedir.

Geçtiğimiz baro seçimlerinden bu yana bölücülüğü alenileştirmeye çalışan, savunma kürsülerini slogan alanına çeviren sözde baro yöneticileri bulunmaktadır.

Bazı baroların mesleki dayanışma ve hak mücadelesinden ziyade bölücü örgütün ve onun siyasi uzantılarının kayığına binerek bölücülüğe tevessül etmeleri savunma ruhuyla ters düşen bir kırılmadır.

Yıllardır ideolojik saplantılarla baroculuğu derebeylik sistemine çevirenlerin, bölücü örgütün sözcüsü gibi hareket edenlerin ayrıcalıkları sorgulanmalı ve bu durum nihai olarak sonlandırılmalıdır.

Sahte demokrasi ve adalet çağrısı adı altında terör örgütünün propagandasını yapanlar, benim olsun da ne olursa olsun anlayışıyla dar ve kaymak bir kadro kurarak barolara çöreklenenlerdir.

Dileğimiz sözde baroların savunulduğu kadar Türkiye’nin hak ve çıkarlarının da savunulması, sahiplenilmesidir.

Türk Hukuk Enstitüsü milli hukuk sistemimize darbe vurmaya, baroları terör örgütünün arka bahçesi haline getirmeye çalışanlara karşı sonuna kadar mücadele etmeyi asli görevi bilmektedir.

Milliyetçi avukatların yurt genelindeki çalışmaları takip ve koordine edilerek, tüm barolarda temsiliyet imkânının sağlanması için çalışmalar yapılacaktır.

İnanıyorum ki bu dönem hem illerimizde yapılacak olan baro seçimlerinde hem de Türkiye Barolar Birliği Seçimlerinde siz değerli Türk hukukçularının desteğiyle Türk’ün adalet mührü vurulacaktır.

Sözlerime son verirken,

Bugüne kadar Enstitü faaliyetlerinde fedakarca mesai harcayan tüm yol arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Yüreği vatan ve millet için çarpan herkese bu kapıların ardına kadar açık olduğunu belirtmek istiyorum.

Salonu şereflendiren pırıl pırıl meslektaşlarımıza sonuna kadar güveniyorum.

Görev süremiz boyunca Türk Milliyetçiliği fikriyatı ve hareketimizin hafızası ile teamüllerine aykırı davranmadığımızı, buna riayet etmeyenle de aynı yolda yürümediğimizi ve yürümeyeceğimizi belirtmek istiyorum.

Bu itibarla Genel Kurulumuzun hareketimize ve ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Biriz. Beraberiz. Tek yumruk şekilde dünden daha güçlü, yarınlar için daha eminiz.” şeklinde konuştu.

Yavuz Aksu konuşmasının son bölümünde Ankara 2 Nolu Baro Başkan adayı olarak gösterilen Av. Gökhan Ağdemir’i kürsüye davet ederek desteğini belirtmiş ve sonuna kadar kendisiyle olduklarını belirtmiştir.

Genel Kurulda yapılan oylama sonucunda katılımcıların tamamının oyunu alaran Yavuz Aksu yeniden Türk Hukuk Enstitüsü Genel Başkanlığına seçildi.

Programda MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım’da bir konuşma yaptı.

Yaşar Yıldırım konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“Efendim birçok toplantısı burada olmuştur. Özellikle Milliyetçi Hareket Partisi'nin son yirmi beş yıldır yani çeyrek asırdır senede en az üç kere istişareleri burada bulunmuştur. Bu bir nevi artık bu otel Milliyetçi Hareket Partisi camiasının elidir. Değerlendirdi. Sanki evinizde geliyormuş gibi gelirsiniz. Tabii bununla birlikte kılacağımız başka bir özelliği.

Milliyetçi Hareket Partisi Ülkü Ocakları üç günlük bir hareket değildir. Hareketidir. Ve sosyal maliyeti çok yüksek olan bir hareket. Bu coğrafyada Müslüman Türk dili yaşamanın bedelini ödeyenlerin halidir Siyaseti akıllanamıyor. Üç günlük üç yıllık siyaseti değil. İşte hep beraber gittiniz orada bedel ödeyenlerin isimlerini gördük. İki bin yirmi yedi kişi. Öbür şehitler Dersini izinden geçtiniz, gördünüz. Dua ettiniz, okudunuz. Bununla birlikte ormana çıktığını zannetmiyorum, orada bir de hac medreseliler, halka ormanı vardır.

Yıldan fazla ceza yapın. Ülkücü hareket içinde Milliyetçi Hareket için ceza yazan arkadaşlarımızın adına bir ağaç dikilmiştir. Yaşı getirdiler biri. Yaşı yatmayanları da hatırlatırız. Oradaki isimlerin kahir ekseriyeti yetmiş ve seksen yılları arasında yaşayan insanlardır. İşte Müslüman Türk'ün bu coğrafyada yaşama bedelini ödeyen insanlardır. Siyaseti elli yıldır yapan insanlardır O yıllar içerisinde Türkiye'deki yapılan efendim mücadelenin neticesinde şehit düşenler, hakka girenler olmuştur. Hiç kimse babasının tarla davası için, kuyumcu dükkanındaki altını muhafaza için can vermemiştir Hiç kimse efendim bahçesindeki meyvenin zarar görmemesi için hapse girmemiştir. İlahi kelimesullah için, Turan için, bir daha alem için bedel ödenmiştir.

Şuradan huzurunuzda bir kişiye çok çok çok teşekkür edeceğim. Allah ondan razı olsun. Allah ona sağlık, sıhhat, hayırlı, uzun ömürler versin. Allah onu başımızdan eksik etmesin. Liderimiz Devlet Bahçeli'ye buradan Niye teşekkür edeceğiz? Binlerce teşekkür için gerekçe vardır. Ama ben ülkücü şehitler anıtı için taş medreselerinden hatıra olman için teşekkür edeceğim. O yıllardaki Bedel ödeyenleri unutmamıştır. O yıllarda başkaları da efendim can vermiştir, hapse girmiştir. Adı anılmaz ismi duyulmaz. Ama bu siyasette vefanın bir numaralı, ismi Devlet Bahçeli'dir.

Unutmamıştır. İstikballerini demir parmaklıklar arkasında kaybedenleri unutmamıştır. Ve her yıl yirmi yedi Mayıs'ta anılmak üzere Ülkücü şehitler günümüz vardır Orada bulunan arazinin sahibi Ülkü Ocakları Genel Merkezi'dir. Tapusu bizimdir. Kiracı değiliz orada. Başkasının malı değildir. Paramızla aldık. Yapımı da Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocakları tarafından yapılmıştır. Yardım edenler de çok olmuş huzurlarınızda teşekkür ederim. Ama biz vefanın örneğidir o artık. Geçmişe vefanın örneğidir. Geçmişi unutmamanın örneğidir. Allah hepsinden razı olsun. Devlet Bahçeli'den bin kere daha fazla razı olsun.

Şimdi şehit diyorsun. Günümüzde de şehitlerimiz var. Yani bir terörle mücadele var. İyi şekilde şehitlerimiz oluyor. Gazilerimiz oluyor. Devletin şeridine devlet bakar. Ne yapar? Evini verir. Ne yapar Ne yapar? Ailede iki kişilik iş gelir. Ne yapar çocuğun okur? Peki büyük bir yirmi yedi kişi var mı? Almanlar olur. Onların halihazırda şu an biriktirmedeyiz Sıkıntılarla yaşayanlarıma. Bu sosyal maliyetin bedelini ödemek. Dün canını verenlerin bugün çocuğuna çoluğuna bakmak.

Yine bu manada Allah razı olsun Sayın Genel Başkanımızdan. Hassasiyetinden gösterdiği nezaketinden ve Hasan-ı Şerif'inden Allah razı olsun. İşte böyle bir yerde gittiniz ülkücü hareketin mazisini gördünüz. Türk milliyetçiliğinin geçmişini gördünüz. Orada Selam verenlerin isimlerini okudunuz. Hapis yatanların çam altındaki isimlerini gördünüz. Bu bir hareket sadece üç günlük üç saatlik üç yıllık bir amaç için yola çıkanların hareketi.

Asırlık yürüyüşün hareketidir. Asırlarca yürümeyi göze alan gelir. Asırlarca yürümeyi göz ardı bizde işi yoktur. Biraz evvel işte sayın başkanımız Turan Fikri'den bahsettik. Şimdi biz gençliğimizde Yaşlılık daha on altı, on yediyken her on yıl Temmuz'da Türkiye'nin her tarafını eski Türklere hürriyetle yani bir parmaklıklar Arkasından kalpaklı bir türkü olduğunu da altına dair siz Türklere hürriyet diye bir alışırdık. O yıllar elli yıl evvel çoğu insan derdi ki ya eşit Türk var derdi.

Dünyadan haberi olan inciler. Var dendi. Ne kavanoz var Azerbaycan'da var Özbekistan'da var. Var mı var. Kırım'da var. Her yerde var. O gün onun. Bugün onun hakkına hukukunu dile getiren de Türk milliyetçileri gördü Sovyetler Birliği var değil mi? Bugün bugünkü Türk devletleri teşkilatı eşi. Biz on dört Temmuz'da eski Türkleri Anma Haftası günü yaptığımızda Sovyetler Birliği Zeynep Azerbaycan'da sanatçı onu Türkiye'ye gönderecek. Onu Türkiye'ye gönderecek ve gelir bize yapanları var. Nereden Nahçıvan’dan, Iğdır'dan, Kars'tan Erzurum'dan, Ankara İstanbul'a kadar her yerine konser verildi.

Neyin konserini verirdi? Sovyetler Birliği'ne onu gönderirdi ki Azerbaycan eşsiz değil. Azerbaycanlı bir sanatçı geliyor Türkiye'de konser veriyor. Ve seni yapanlara bak. Sahneye çıktığında bir mesaj veren de bir şarkıyı söylerdi Laleler niye sahneye girerler? Tabii orada bütün salon ayakta. Ne diye? Azeri’ye hürriyet, Azeri'ye hürriyet. Cevaba ayranları paniğe hazır. Herkes yerde bu böyle. Ha niye laleleri lanet Azerbaycan'da gelinciğe denir. Gelincikleriyle benzetilen Osmanlı ordusunun kırmızı fesleridir. Azerbaycan'ı kurtarmaya gider Azerbaycan'ı kurtarmaya gider Osmanlı'nın kırmızı feslerine laleler şarkısını yazmışlar.

Sovyetler gönderiyor. Git kul olduğunuzu söyleyin. Onu da söyler mi? Yani Azeri'ye Hürriyet diye sarılmaya hakkın da Zeynep Hanım merhaba derdi ki azizim biz de aldattık. Onun için dehşet vurduk derdik. Ama E bugün de Türkiye'de bir Azerbaycan sanatı var. Konserler veriyor. Çıktığında hangi şarkıyla başlıyor? Çırpınırdın Karadeniz bakıp hücum balığı. Bugün buraya getirilsin işte elli senenin sonundaki geldiği zaman ve bugün Türk devletleri teşkilatı kurulmuştur. Biraz evvel sayın başkanla dedik. Bildiğimiz kadarıyla Adalet Bakanlığı da Türk devletleri teşkilatının üst mahkemesi nasıl olmalı diye bir çalışma yaptık Size düşen nedir? Size düşen Kürt devletleri teşkilatının üst mahkemesini hasta olmaktır. Ama korumalı. Bunu herkese lazım. Hepimize lazım. Biz dün esir birliklerimizle bugün turan Dünyada beş buçuk milyon kilometrekarelik bir alan üç yüz milyonluk da bir nüfusla artık sular kuruluyor.

Onlar para fonu buluyor. Vurduk. Beş yüz milyon dolarlık sermaye. Öyle mi? Bunu görüyorsunuz. Ortak mahkemeyle ilgili çalışma var. Dinde, fikirde, işte iş gibi. İsmail bu nedir? Bu üç günlük asitin sonucu değil. Üç yıllık siyasetin sonucu değil. Bu asırlık siyasetin sonucudur. Bu siyasetin bedelinin ödeyenlerin de ismi işte orada kızacağıma şehitler anısında yazar. Bu tuğranın bedeli de ödenmiştir. Turan'dan vazgeçmek yok. Hiç unutmadım. Aklımızdan hiç çıkmadık. Türklerin bir araya gelmesi aklınızdan geçiyor.

Bugünkü yaşadıklarımızda bunun samimiyetini de görüyoruz. Ne zaman kuruldu bu Türk devlet ve teşkilatı? Azerbaycan'da ikinci Kara Savaşı'ndan sonra birinci kanaat savaşı vardır. Hep beraber olur. Yaşayan sizler bilir. Ermeniler yarı Karabağ'ı elimizden aldık. İşte bugünkü gibi bütün dünya seyretti. Türkiye de seyretti. Hocam da nasihat yaptı. Binlerce çoluk çocuk, yaşlı genç kuşlar. Kastedil. Hiç kimse bakmadı omuzun toprağı alındı elinden. Çoluğu çocuğu. Yine bugünkü Gazze'ye yapılanlar gibi dünyadaki herkes bahtı. Türkiye de battı. Burada otuz ikinci gün ekibi gitmiştir Azerbaycan'a birinci Azerbaycan Karabağ Ebubekir ve rahmetli Cevdet Başkanı.

Otuz ikinci günü giden ekibin diyor ki hiçbir yerde yardım istediniz mi? İzledik. Nereden istediniz? Türkiye'den. Rusya. Ne istedin? Ne helikopter. Ne yapacaksın? Efendim Hocalı'dan. Şuşa'dan Kadını bakıyor taşıyacak. Ölmesinler diye. Savaş helikopteri değil. İnsan başı. E ne oldu? Vermedi. Sonra diyor ki ben gidiyorum. Bir şey istiyorum. Ya dört tane helikopteri vermeyenden ne isteyeyim diyor. Demirel de verme diyor. Onu da o da verecek. O zaman öyle Hastalara demeç veriliyor, yanıyor, yıkılıyor ama ölümsüz devam ediyor.

Derler ki ya işte falanca falancanın arkasından gidiyorsun. İşte gidiyorsunuz Tayyip Erdoğan'ın arkasında. Yok efendim küçük ortak büyük ortak. Dün dört tane helikopter bugün bu Cumhur İttifakı oraya F on altı bürosunu indirdik. Savaşın için İlhan bir basın toplantısı vardır. Yabancı uçak görürsek F1 işte Cumhur İttifakı'nın özelliği burada.

Dün dört tane helikopter veriyordum bugün. F on altı genel bombaların hepsi orada. Ne yapıyor? Oğlumun yurdunu koparıyor. Er meydan ne oluyor? Özbek Kazaklar da veriyor. Özde Türk'ü görüyor, Kazak Türk'ü görüyor. Görüyor. Öyle mi? Türkmen çocuğu oluyor. Hız veriyor. Meşru biliyorlar ki dünyada hak aklının değil ha düşünün

ümmetteki dağınıklığı giderecek olan Turan'dır. Müslüman Türk'ün birliği, milletin birliğini getirir. Dik duruş siyasetini yapıyoruz. İşte onunla ki oradaki mezar üzerinde isimleri yazan insanların siyaseti bugün hayata geçiyor. Ama ne zaman oldu? Elli sene sonra oldu. Elli sene sonra. Netice, netice bu neler? Ve dünyada bir gün çok kutuplu dünyada bir Türk birliği kuruyor. Biz Kur'an kurduk Ortadoğu'da çok güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti dünyada da yine bir reji bir kutup bir gerçek.

Çok mu çoktur? Ama bunu yapan kimdir? İşte burada bir şey söyleyeceğim. Hiç kimsenin efendim hakkını, hukukuna tecavüz edilmez. Herkesin hakkını da vermek lazım. Dün Karabağ, orada Getirdi. Oğuz'un toprağı kurtulmuştur. Türk birliği, Türk devletleri teşkilatı kurmuş. Dünya helikopter vermediğimiz bugün her şeyi veriyoruz. Bunun arkasında iki tane cesur yürekli insan var. Bizim Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bizi de liderimiz Sayın Devlet Bahçeli'dir. Bunu unutmayın.

Diyor ki vermediler. Bugün işkembeden vereyim. Bugün istenmeden verilir. Ne dünyada biz güç belgesi olmaya başladık. Biz böyle yapıyoruz hukuksuzluğa mı lazım? Çok rahat yürüyün. Biz hukukçuluğun olmadığı zamanlardan gelen insanlar, eski zaman adamıyız. Bizim dolarımızda halk bulmak mümkün değil. Ankara'da üç tane afet var desinden söylemeyeceğiz. Beş damar basma. Yaşlı olarak Allah hayırlı uzun ömür versin. Ölenlere rahmet eylesin Türkiye'nin de birçok yerinde olurdu. MHP ana davasını almaktan geldi ama bizim ihtiyacımız olan yok. Yokluk gündemi. Şimdi birçok arkadaşımızla tanışıyoruz. Kongrelerde, her kongre yok. Enstitüsünden bir tane daha arkadaşımız divanda. Memnun oluyoruz. Niye memnun oluyoruz? Yani her yerde hukuk lazım. Herkese de bir hukukçu lazım.

İhtiyaç olduğu zaman hukukçu yanınızda olmak lazım. Ve biz çok başımıza geldiğinde hastanede itikat dilekçesi yanlışı anlatmamıştır. Bak elhamdülillah Ama yok. Allah razı olsun. Elhamdülillah sizler varsınız. Ve okurken artık hiç kimsenin hiçbir endişesi Yargı camiasında bu ülkeyi sevenler bu devletin yaşamasını isteyenler. Hani şimdi Atatürkçülüğü herkes kendine göre lastik gibi çeker de Atatürk'ün bir sözü var. En önemli sözü de bize şudur. Gençliğe hitaben. Diyor ki ey Türk gençliği birinci Türk gençlik Cumhuriyeti ilelebet muhafızları müdafaa etmektir.

O dokunduğunda da, maliyesinde de, efendim, yargısında da her yerine bu ülkeyi işveren insanların etkili olması lazım. O yüzden biz şu anda duyduğumuz elhamdülillah yani yaşadığımız son beş senedir altı senedir her neyse yetmiş senedir elhamdülillah bu ülkeyi sev insanlarımızın çok etkili ve yetkili yerlerde olduğuna şahit oluyoruz. Gelmeye başladılar, onları görüyoruz. Elhamdülillah. Yani Çanakkale'de öleceksin, Ankara'yı geride bırakacaksın. Yok öyle bir şey. Çanakkale'de ölü yok, Ankara'da kimse var.

Siyasetçilere mikrofonu verdiğiniz zaman biraz sıkıntı oluyor işte yani. Uzun konuşuyoruz. Hakkınızı helal edin. Allah hepinizden razı olsun. Biz çok mutlu olduk. Yani sizin gelmenizde Kızılcahamam'a şeref vermenizde artı bu ahlak hukukçunun aldatır Bir arada görmeyi ben gibi bir ihtiyara Cenabı Allah ruhunu nasip etsin. Allah hepinizden razı olsun. Çok teşekkür ediyorum. Sefa geldiniz. Hayırlara vesile olsun. Allah sağlığınız sağ olsun. Allah Allah Allah'a emanet olun.”

Yönetim, denetim ve disiplin kurullarına ilişkin oylama yapılması sonrası Türk Halk Oyunları, Kafkas-Seğmen-Kılıç Kalkan gösterileri düzenlendi.

Programın ikinci gününde ise Türk Hukuk Enstitüsü’nün Türkiye Genelinde bulunan tüm şube başkanlarıyla değerlendirme toplantısı gerçekleştirildi.