Halk oy verir, idealist ömür… Biz biliriz ne demektir bu.
Tarihler 12 Eylül’e gelince özellikle hatıramıza düşer, ömür dediğimiz…
Rahmet olsun, Ruhi Kılıçkıran ile Fırat Çakıroğlu arasında önden gidenlerimize.
Çadırımız çakalların güzergâhı üzerinde olunca darbeciden komüniste, beynelmilel entelektüelden fetöcüye, bölücüden ihaleciye kim varsa ‘dik başımızı’ gördü.
Bugün aklıma geldi, ailem, büyüklerim ve ülküdaşlarım, MHP’den başka hiçbir çizgide olmadık, oy vermedik, destek atmadık, duamıza girmedi…
Şükrederiz buna…
Türklüğün ve İslam’ın ruhuna aykırı hiçbir güruhun desteğini almadık, ne onlar destek verdi zaten, ne de MHP böyle bir destek istedi.
Çizgisi dümdüz olan her bir ülkücü buna şükretmeli…
Sadakat ve ferasetin birliğidir bu çizgi. Sadakatimiz, ilkelerimizin ve ideallerimizin gereği, feraset de aklın, hürriyet ve şahsiyetin icabıdır.
Şimdilerde sosyal medya hesaplarından, kıraathane köşelerinden, ülkücüye akıl veren merkez sağcılar iyi-kötü ayrımı yapsa da biz biliriz onların kasketleri altında neler taşıdıklarını.
Şu yıllar, 5 nesil / jenerasyon ülkücünün birbirini görüp, tanıdığı yıllar. İlginçtir, bakış bir, iman bir, heyecan bir, fikir ve hedef bir. 21. Yüzyılda bunu tesis ve muhafaza etmek, ilahi bir koruma, muazzam bir iman ve fikir ile mümkündür. Burayı sosyologlara bırakalım ama bir hakkı teslim edelim; merhum Başbuğ, Devlet Beğ ve bu hareketin hafızası ile bugünü arasındaki simetriyi tesis eden tüm büyüklerimize Türk Milleti bir hakkı teslim etmelidir. Bugün Türk Devletinin yeniden toparlanıp ayağa kalkması o irfan ile olmuştur.
Ülkücüye yakışan ise sadakat ve ferasetini muhafaza etmesidir. Zira merkez sağın abisi, ablası, dayısı, bilmem kimi bu iki meziyeti bilmez ve hatta olana da sinir olur; sadakat ve feraset…
Selametle…