Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Prof. Dr. E. Semih Yalçın, “Gündeme ve CHP’nin Tutarsız Politikalarına” dair yazılı açıklama yaptı.
MHP’li Yalçın’ın açıklamaları şu şekilde;
“Türkiye Cumhuriyeti, geride bıraktığımız koca bir yüzyıl boyunca içeride büyük bir demokrasi imtihanı vererek devlet müesseselerini sağlam temeller üzerine oturtmuş, dışarıda da uluslararası ilişkiler ve diplomasisini kurumsallaştırmıştır.
Kurtuluş Savaşı’ndan ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarından itibaren Türkiye, emperyalizmin prangalarından kurtulmak isteyen mazlum milletlere örnek olmuş, ilham vermiştir.
Her ne kadar sancılı süreçlerden geçerek bugüne erişse de, neticede Türkiye, 21. yüzyılın gözde ülkesidir.
Coğrafyamızı saran ateş çemberinin ortasında, istikrar ve güvenin adresi konumundadır.
Siyasi itibarının zirvesindedir.
Bölgenin ve dünyanın geleceğini tehdit eden mevcut karmaşık sorunlar karşısında Türkiye, barış ve istikrar arayışındaki insanlık için ümit kaynağı olarak görülmektedir.
Ankara’dan akan ümit kaynağının çeşmesi, bütün coğrafyayı beslemeye yetecektir.
Bütün dünyaya yayılma riski taşıyan bölgesel yangını söndürecek, barış ve istikrar beklentilerini canlı tutacak unsur; gürül gürül akan bu çeşmenin suları olacaktır.
Karşı karsıya bulunduğu tehlike ve tehditlere rağmen Türkiye; tarihin üzerine yüklediği ağır misyonu büyük bir ehliyet ve vukufla ifa ederken, denge politikası takip etmektedir.
Türkiye artık sadece oyun bozucu, denge değiştirici değil; oyun ve denge kurucu bir küresel aktör mevkiindedir.
21. yüzyılda Türk'ün şafağı; Ortadoğu'nun, bölgenin ve hatta dünyanın üzerine sökmektedir.
Tarihin her asrında dünyaya nizam vermeyi ülkü ve gaye edinen milletimizin egemenlik coğrafyalarında hayat, esenlik içinde deveran etmiştir.
Aynı irade ve bilincin abidevi eseri olan Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları da, bu topraklarda emniyet içinde hayat sürmektedir.
Türkiye toprakları, Cumhuriyet öncesinde ve sonrasında farklı coğrafyalardan büyük göçler almıştır.
Bugünün Türkiye’sini oluşturan güçlü ve sağlam toplum yapısı, ortak kültür coğrafyalarımızdan çeşitli sebeplerle gelen yüz binlerce göçmenin aramıza katılması sonucunda teessüs eden sosyolojik bir halitadır.
Bu halita, bin yıllık kardeşlik hukuku ve kader birliği şuuruyla mayalanmıştır.
O bakımdan, Türk milletinin hayat ve devlet felsefesinde mülteci düşmanlığı yapmak yoktur.
Hem milliyetçilik nutku atmak, hem de dil ve kültür bağlarıyla merbut olduğumuz toplulukların geçici olarak topraklarımıza sığınması karşısında düşmanlık etmek; kabullenilemez bir ilkellik, affedilemez bir cahilliktir.
Türk milliyetçileri göçmen karşıtı olamaz.
Türk milletini seven; şoven, ırkçı olamaz.
Türk milliyetçiliğinin tabiatında insaf ve merhamet vardır.
Sevgi, hoşgörü, sabır ve teenni vardır.
Türk’ün ayırt edici evsafından biri, vicdan sahibi olmasıdır.
Hâl böyleyken; mülteci karşıtlığını düşmanlığa vardıran kimi sözde milliyetçiler, atalarımızın gıpta edilecek gelenek ve göreneklerini çiğnemekte yarış hâlindedir.
Türkiye’de misafir ettiğimiz Suriyelilerin müstebit Baas rejimi yıkıldıktan sonra ülkelerine dönmeye başlamaları bile bunların içindeki hastalıklı hisleri teskin etmemiştir.
Bu gibi kendini bilmezler; ilkokul talebesi kadar tarih, coğrafya ve dış politika bilgilerine sahip olmayan CHP sözcüleriyle mülteci karşıtlığında yarışmaktadır.
CHP ve onun dümen suyunda giden bazı partiler, ne Türkiye’de ve bölgede olup bitenleri okuyabilmekte, ne de dünyadaki gelişmeleri sağlıklı değerlendirebilmektedir.
Hepsi, hükümetin ve Cumhur İttifakının son dönemde millet nezdinde kazandığı itibar ve güveni zedeleme çabasına girmiştir.
Bilhassa CHP, uydurulmuş gündemler üretme ve Cumhur İttifakı bileşenlerini yaftalama peşindedir.
CHP; Suriye’deki zulüm rejiminin yıkılmasında Türkiye’nin oynadığı rolü de, bu ülkede güvenli bir gelecek inşasında üstlendiği misyonu da görmezden gelmektedir.
Bütün dünya Türkiye’nin bölgesel etkisini ve gücünü takdir ederken CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bundan iktidarın ve Cumhur İttifakının yarar sağlayacağı endişesiyle gerçekleri inkâra yönelmiştir.
CHP’nin yerel seçimlerdeki geçici kazanımlarını genel seçimlere teşmil edebileceğini sanan Özel, bölgede olup bitenler karşısında Türkiye’nin takip ettiği tutarlı ve akılcı politikalardan Cumhur İttifakının kazançlı çıkacağı kaygısıyla hareket etmektedir.
Suriye’de başlayan yeni dönemin getirileri hükümetin ve Cumhur İttifakının artı hanesine yazılır diye, Özgür Özel’in ödü kopmaktadır.
Özel’in; Türkiye’yi etkin ve kudretli bir global oyuncu hâline getiren süreci tersine çevirme, akıntıya kürek çekme gayreti bu yüzdendir.
Bunun içindir ki Özel, hem “Suriye’de İsrail kazandı.” diye saçmalamakta, hem de mültecilerin bir an önce ülkelerine gönderilmesi gerektiğini savunmaktadır.
Özel, CHP’yi siyasi çıkmaza sürüklemektedir
Özel’in çelişkili ve tutarsız beyanları, sağduyu sahibi CHP’liler tarafından da eleştirilmektedir.
Özgür Özel ve avenesinin Suriye konusundaki “kör politika”sından, CHP’li seçmen de rahatsızdır.
Oysa Suriye'de ABD’nin ve İsrail'in planları bozulmuştur.
Suriyeli mülteciler zaten akın akın ülkelerine dönmektedir.
Yeni Suriye yönetimi de ilk günden beri vatandaşlarına ülkeye dönmeleri çağrısında bulunmaktadır.
Ayrıca sorunlu ve hastalıklı muhalefet görmezden gelse de Türkiye, hem bölgesinde hem de dünyada artık belirleyici bir aktördür.
Türkiye, bölgede dengeleri kökünden değiştirmiştir.
Kendi güvenlik gerekçeleri doğrultusunda bölgesel momentumu da paradigmayı da yeniden şekillendirmiştir.
Türkiye'nin Suriye hamlesi; bölgesel olduğu kadar, küresel bağlamda da değerlendirilmelidir.
Türkiye, sadece Ortadoğu’da değil; Doğu Akdeniz’den Afrika’ya, Kafkaslardan Balkanlara, Asya’dan Avrupa’ya uzanan geniş coğrafyada etkili bir yumuşak güç olarak zuhur etmiştir.
Bütün siyasi partilere düşen görev, Türkiye’nin icra ettiği bu küresel işleve katkıda bulunmaktır.
MHP, Suriye meselesi başta olmak üzere dış politikada hükümetin attığı bütün müspet adımlara destek vermeye devam edecektir.
Özellikle çeşitli kisveler altında Suriye’de faaliyet gösteren bölücü terör örgütü PKK’nın, bu ülkenin toprak bütünlüğü ve Türkiye’nin güvenlik öncelikleri çerçevesinde, kâmilen “paketlenmesi” hususundaki her girişim hararetle teşvik edilecektir. “