Yapmış olduğu Ayet-el Kürsi ile Kültür Ürünleri Oscar Yarışmasında Oscar ödülü kazanan ve yaklaşık 12 yıldır bakır rölyef ustalığı yapan Necmeddin Sadıkoğlu, “Bu yapmış olduğumuz tablolar, rölyef çalışmaları, Türkiye’de tektir. Benim öğrencilerim hariç, bu tabloların aynısını bulup getirene ben her zaman hediye edeceğimi söylüyorum” dedi.
Sakarya’nın Adapazarı ilçesinde yaşayan ve Sakarya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olan 48 yaşındaki Necmettin Sadıkoğlu, kabartma sanatı olarak da bilinen bakır rölyef ile yaptığı eserleriyle görenleri hayran bırakıyor. 2018 yılında Sivas’ta bakıra işlemiş olduğu Ayet-el Kürsi ile Kültür Ürünleri Oscar Yarışmasında ’Kültür Oscarı’ ödülü kazanan Sadıkoğlu, yaklaşık 12 yıldır bakıra can veriyor. Bakır üzerine çekiç, ağaç ve demir kalem gibi malzemeler kullanarak rölyef eserler ortaya çıkaran Sadıkoğlu, usta-çırak ilişkisiyle gelecek nesillere bu sanatı aktarmak için eğitimler veriyor.
Bakır rölyef sanatına hobi olarak başladığını aktaran Necmettin Sadıkoğlu, yaptığı eserler hakkında bilgiler verdi. En önemli eserlerinden birisinin Hilye-i Şerif olduğunu belirten Sadıkoğlu, eserin yaklaşık 5 aylık süre zarfında çırak ve kalfalarıyla yaptığını aynı zamanda el yapımı olarak dünyada tek olduğunu dile getirdi. Bu tür sanatlarda teknolojiye yer olmadığını aktaran Sadıkoğlu, teknolojinin sanatta değil, sanayide yerinin olduğuna vurgu yaptı.
"YARIŞMADA OSKAR ÖDÜLÜNE LAİK GÖRÜLDÜK"
12 yıl önce hobi olarak başladığı sanatta ustalaşan ve katıldığı yarışmada ’Kültür Oscarı’ ödülü kazanan Necmeddin Sadıkoğlu, “Yaklaşık 12 yıl önce hobi olarak başladım bu sanata. Daha sonra ticari olarak geri dönüşümleri oldu, kazanç sağlamaya başladık. Ama kazanç sağlamaya başladıktan sonra da sanatı tamamen kendimize indirgedik, geliştirdik. Önceden bakırı alıp çiz, kabart ve yapıştır aşamaları vardı. Biz bunu araştırdık tamamen sanatsal boyutuna geçtik ve ondan sonra baktık ki biz bunun hocası olmuşuz, kurslarını ve eğitimlerini veriyoruz. 2018 yılında İstanbul’da kültür ürünleri yarışmamız vardı ona hazırlandık Ayet-el Kürsi tablomuz ile birlikte. Bu tablo için yaklaşık 3-4 ay sürdü çalışmamız. İstanbul’a yarışmaya katıldık, bu yarışmada da Oscar ödülüne laik görüldük. Çerçeveleri de çok özel; altı ahşap, üstü deridir, içi bakır tamamen el işçiliği ile. Tablolardaki görülen siyahlık ise zırnık ile yakılan taraflarıdır” dedi.
"TABLOLARIMIZA PAHA BİÇEMİYORUZ"
Yaptığı tablolara paha biçemediğini ifade eden Sadıkoğlu, “Yaptığımız bu tabloları genelde kurumlara veririz. Hediye verileceği zaman özel bir şeyler arıyoruz. Örneğin bir kuruma, ziyaretçi geliyor ve ona plaket veriyor yani o verilen plaket bence tamamen sıfır, hiçbir özelliği yok. Ben her zaman derim el sanatı yapan ustalardan hediyeler alıp, özel misafirlerimize bu hediyelerden verilmesi lazım. Hem usta ayakta kalacak hem de karşı tarafı daha da özel bir hale getirmiş oluyoruz. En başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve şu anki Meclis Başkanımız Mustafa Şentop’a takdim ettiğimiz bu tablolarımız, Türkiye’de aklınıza gelebilecek sanat ve siyaset camiasından birçok insana hediye veriliyor. Tablolarımızı paha biçemiyoruz. Benim için önce bu tabloyu alacak kişinin bunun kıymetini bilmesi lazım. Biz elbetteki bunlardan kazanç sağlayacağız ama tamamen ticari bir obje olarak görmüyoruz. Alacak kişi hem sanattan anlamalı hem de kıymetini bilmeli bunun” diye konuştu.
"HİLYE-İ ŞERİF, BAKIR ÜZERİNDE EL YAPIMI OLARAK DÜNYADA TEKTİR"
Dünyada tek olduğunu belirttiği Hilye-i Şerif eserinin yaklaşık 5 aylık süre zarfında çırak ve kalfalarıyla birlikte yaptığını aktaran Sadıkoğlu, “En önemli çalışmalarımızdan biri de Hilye-i Şerif’tir. Hilye-i Şerif, bakır üzerinde el yapımı olarak dünyada tektir. Bu da yaklaşık 4-5 aylık süre zarfında çırak ve kalfalarımız ile yapmış olduğumuz bir eserdir. Hilye-i Şerif dediğimiz; Peygamber efendimizin fiziksel görünümünün yazımsal anlatımıdır. Resmi hiçbir zaman yapılmamıştır, yapılamaz ve yapılmayacakta. Dolayısı ile Peygamber efendimizin sıfatlarını sonraki nesillere anlatabilmek için Hilye-i Şerif, ilk Hz. Ali tarafından yazılmıştır. Biz bunu tamamen el işçiliği olarak işlettik, paha biçemiyoruz bu eserimizi. Ayet-el Kürsi’miz de öyle. Bu yapmış olduğumuz tablolar, rölyef çalışmaları, Türkiye’de tektir. Benim öğrencilerim hariç, bu tabloların aynısını bulup getirene ben her zaman hediye edeceğimi söylüyorum. Hilye-i Şerif’in dünyada eşi, benzeri yoktur. Bakır, kabartma olarak sadece biz yaptık. Burada en önemlisi zırnıklama sistemi dediğimiz sistem ile bakırı yakarak yaptık” şeklinde konuştu.
"TEKNOLOJİYİ SANAYİDE KULLANALIM, SANATTA KESİNLİKLE YERİ YOKTUR"
Sanatın bir ruhu olduğunu ve bu ruhu yapan ustanın el işçiliğinin gösterdiğini belirten Sadıkoğlu, “Bizim yaptığımız çalışmaların kalıbı hazırlattırılıyor ve benim yaklaşık 1 hafta uğraştığım küçük bir tablo hazırlatılan kalıp ile günde 100 tane yapılıyor. Teknolojiyi tabi kullanacağız ama sanatta teknoloji olmaz. Sanat, el inceliğidir ve benim o anda ki ruh halimdir. Baskı sistemi ile yapılan tabloların hepsi aynı, ruh yok diyorum, ruhsuz bir şekilde sana bakıyor. Bir günde 100 tane çıkartılıyor, ben bir tabloya bir hafta uğraşıyorum, aradaki fark bu ve nasır; diğerinde makinenin altına koyuyor, basıyor kalıbı 100 tane birden çıkıyor. Dolayısı ile bizimkinde ruh vardır bu çok önemlidir. Teknolojiyi sanayide kullanalım, sanatta kesinlikle yeri yoktur” ifadelerini kullandı.
(Burak Can Tokyürek - Orkun Kaya /İHA)