SAĞLIK

KOAH kamuoyu tarafından yeterince bilinmiyor

Kronik Havayolu Hastalıkları Önleme ve Kontrol Programı (GARD) Türkiye Koordinatorü Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu, Dünya KOAH Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, Sağlık Bakanlığı ve Türk Toraks Derneğinin dünyada KOAH bilincini artırmak üzere kurulan Obstrüktif Akciğer Hastalıkları Küresel Girişimi (Global Initiative of Obstructive Lung Diseases-GOLD) ve Dünya Sağlık Örgütü önderliğinde GARD Türkiye Projesi kapsamında her yıl Dünya KOAH Günü etkinlikleriyle toplumda KOAH farkındalığını ve bilincini artırmayı hedeflediğini anlattı.

Dünya Sağlık Örgütünün KOAH'ın önemli nedeni olan "iklim değişikliği ve hava kirliliğini" ilk sırada, KOAH'ın içinde yer aldığı kronik hava yolu hastalıklarıyla mücadeleyi ikinci sırada düzeltilmesi gereken değerler olarak bildirdiğini aktaran Gemicioğlu, KOAH'ın dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmasına karşın kamuoyu tarafından yeterince bilinmediğine işaret etti.

Gemicioğlu, şu bilgileri paylaştı:

"KOAH'ın görülme sıklığı 40 yaş üstü yetişkinlerde yüzde 15-20'dir. Toplumumuzda 40 yaş üstü her 5 kişiden birinde KOAH vardır. Oysa 10 KOAH hastasının sadece biri doktora başvurmuş ve doğru tanı alabilmiştir. Bu durumda ülkemizde bulunan 3-5 milyona yakın KOAH'lı hastanın sadece 300-500 bini kendisinde hastalık olduğunu bilmektedir. Küresel Hastalık Yükü Çalışması verilerine göre, KOAH yılda 2,9 milyon ölüme neden olmaktadır. Günümüzde tüm dünyada üçüncü ölüm nedeni haline gelen KOAH, tüm ölümlerin de yüzde 5,5'inden sorumludur. Türkiye'de solunum sistemi hastalıkları en sık görülen üçüncü ölüm nedenidir ve bu ölümlerin yüzde 61,5'i KOAH nedeniyledir. Toplumun KOAH konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması, hastalığın erken tanısını ve etkin tedavisini güçleştirmektedir."

"Fiziksel aktivitede azalma ve hareketsizlik risk faktörü olarak kabul ediliyor"

Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu, KOAH gelişimi için dünyada en yaygın görülen risk faktörünün tütün kullanımı olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:

"Sigara içenler, içmeyenlere göre daha fazla solunumsal şikayetlere, daha fazla solunum fonksiyon kaybına ve daha yüksek KOAH ölüm oranlarına sahiptirler. Diğer tip tütün kullanımı (pipo, puro, nargile vb.) ve çevresel tütün dumanı da KOAH gelişimine neden olur. KOAH gelişiminde genetik risk faktörlerinin rolü henüz çok iyi aydınlatılamamıştır. Araştırmalarda gebelik ve çocukluk dönemindeki akciğer kapasitesi gelişimi üzerine özellikle yoksulluğun olumsuz etkisinin yetişkin dönemde KOAH gelişimine yol açan önemli bir faktör olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle toplum genelindeki eşitsizliğin azaltılması o toplumda yaşayan kişilerde KOAH gelişimini önleyen bir politikadır. Öte yandan özellikle biyomas yani odun, tezek, kök benzeri yakıtların yanmasına bağlı olarak gelişen iç ortam hava kirliliği ve tozlu-dumanlı iş yerlerinde çalışmanın en önemli çevresel risk faktörleri olduğu bilinmektedir. Benzer biçimde dış ortam hava kirliliğinin de KOAH gelişiminde ve KOAH hastalığının alevlenmesinde önemli rol oynadığı bilinmektedir. Araştırmalar hava kirliliğinin arttığı dönemlerde KOAH’a bağlı ölümlerin de artığına işaret etmektedir. Fiziksel aktivitede azalma ve hareketsizlik de artık bir risk faktörü olarak kabul edilmektedir."

KOAH'ta en sık görülen yakınmaları "nefes darlığı", "öksürük" ve "balgam çıkarma" şeklinde sıralayan Gemicioğlu, 20 yıl boyunca izlenen KOAH'lı olgularda haftada 2 saat ve daha fazla yürüyüş yapan hastalarda KOAH nedeniyle hastane başvurularında ve hastalık nedeniyle ortaya çıkan ölüm oranlarında yüzde 30-40 azalma saptandığını kaydetti.

Gemicioğlu, hastalığın tanısının, "nefes ölçüm testi" ile konulabildiğini belirterek, tedavi konusunda şunları paylaştı:

"KOAH ilerleyici bir hastalık olmasına karşı önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. KOAH'lı bir hastanın yapması gereken ilk iş sigarayı bırakmak amacıyla hekime başvurmasıdır. Bunun dışında diğer zararlı toz ve dumandan uzak durulması, grip ve zatürre aşılarının yapılması ve nefes yoluyla alınan ilaç tedavisinin yanı sıra fiziksel aktivitenin önerilmesi ve uygulanmasının sağlanması, hem hastalık gelişimi hem hastalığın ilerlemesi ve kötü sonuçlarının önlenmesinde önemli bir adımdır. Yeterli bir fiziksel aktivite için ağır egzersizlere gerek yoktur, haftanın çoğu günleri yapılan orta yoğunluktaki fiziksel aktivite yeterlidir. Herkesin yapabileceği bir aktivite olan yürüyüş, düzenli fiziksel aktivitenin sağladığı hemen tüm yararları sağlayabilmektedir."