İçimizdeki insanlığı tüketmişiz!
div data-link="class{:~tag.contentRightClass(Layout.IsFullView, Layout.ReadingPaneMode)}">Nasıl bir toplum olduk,
Nerelere geldik.
Manevi değerlerimizi yitirdik mi?
Kendi binamızda,
Hatta evimizde bile yabancılaştık.
Aynı asansörde gördüğümüz,
Ama tanımadığımız komşumuzla,
Selamlaşmaktan bile aciz bir duruma düştük.
Acı olan şu ki,
Komşuları tarafından tanınmamak,
Emin olun hepimizi umutsuzluğa itiyor.
Neden böyleyiz?
Sözün bittiği yerde miyiz?
Yoksa tükenmişliğin eşiğinde mi?
*
Hani söyleneceklerin söylendiğini…
Söylenecek sözün kalmadığını…
Sorunun çetrefilliğini…
Meselenin çözümsüzlüğünü…
Problemin büyüklüğünü vurgulamak için,
“Sözün bittiği yer” tanımlaması yaparız ya,
İşte aslında o sözün bittiği yer,
Tek kelimeyle bizlerinde “tükendiği” yerdir.
*
“İnsanda söz biter mi” diyebilirsiniz?
Haklısınız.
Bitmez.
Çünkü sözü bitirmek demek,
Binlerce yıllık deneyimleri,
Yaşam boyunca edindiğin bilgileri ve düşünceyi,
“Yutkunarak” tüketmek demektir.
Sözü bitirmek demek,
“Eyvallah” edasına bürünüp,
Önce insanı,
Sonra insanlığı ”tüketmek” demektir.
*
Tükenmek; Sözü bitirmektir.
Tükenmek; Bilgiyi tüketmektir.
Düşünceyi öldürmek…
Aklı durdurmak…
Çaresizliği kabullenmek…
Umutsuzluğun “kanser gibi” ruhunu ve bedenini ele geçirmesi demektir,
Tükenmek; Tükenişe teslim olmak demektir,
Velhasıl tükenmek,
Karşı koymadan, başkaldırmadan zulme boyun eğmek demektir.
*
Oysa var olmak ve dirilmek,
Umudu ve geleceği yeniden yaratmak demektir.
Dirilmek; Bıkkınlık ve usanç duymamaktır.
Direnmek; Yaşamı anlamlı kılmaktır.
Direnmek; Mücadele etmek ve vaz geçmemektir.
Dirilmek; Önüne çıkan engelleri yıkıp, hayatı yaşanır hale getirmek demektir.
*
İşte böyle insanlarda,
Söz bitmez…
Düşünce tükenmez…
Direnç engellenemez…
Hepsinden önemlisi,
Böyle insanlar asla sineye çekmez.
Onun için bu toprağın insanlarına sesleniyorum;
Aynı toprağın insanına güvenini yitirme.
Çünkü gönül hiçbir toprakta bu kadar zengin ve geniş,
Sevgi hiçbir toprakta bu kadar sonsuz ve derin değildir.
*
Vicdan ile mayalanmış bu topraklarda,
İlahi ile türkü…
Mevlana ile Bektaşi…
Kaygusuz ile Yunus…
Yan yana hiç bu kadar güzel durmamıştır.
Çünkü bu topraklarda “merhaba” diye tutulan el ile…
“Selamünaleyküm” diye sarılan el, aynı kolun ucundadır da ondan.
Sözün özü;
Şehit haberlerine duyduğumuz acıyı bile tükettiğimiz şu günlerde,
Komşuluğu tüketmişiz,
Sözü tüketmişiz ne ola ki?
Galiba içimizdeki insanlığı tüketmişiz.