Yine TÜİK enflasyon hesaplamasında telefon ücretlerine ilişkin bazı kalemleri değiştirmiş, ama Merkez bankasının bile haberi olmamıştı. İşin kısa özeti şu: TÜİK tüketici fiyat endeksinin hesaplanmasında kullandığı bazı maddeleri değiştirdi. Daha doğrusu eskiden kapsamda olmayan, ama fiyatı düşen bazı kalemler eklendi. Böylece aynı kategoride yer alan, ancak fiyatı artan bir başka kalemdeki fiyat artışının ortalama fiyatlara olan olumsuz etkisi düşürüldü. Yani TÜİK kapsamdaki maddeleri değiştirerek haberleşme ana kalemindeki fiyat artışını azalışa çevirmişti. Daha açıkçası, telefon görüşmelerine yapılan zamları dikkate alan Merkez Bankası’nın yaptığı hesaplara göre Mart ayında artması gereken haberleşme kalemi, TÜİK’in hesabına göre tam tersine 0,50 azalış göstermişti.
Bir Formül 305 Bin İşsizi Siliyor!
Tüm bu sanal zenginleşme oyunlarının ardından 2014 yılında TÜİK işsizlik oranını kağıt üzerinde düşürecek yeni bir yöntem buldu. TÜİK Şubat 2014 dönemiyle birlikte yeni bir hesaplama yöntemi kullanmaya başladı. Yeni yöntem ile birlikte işsizlik oranı ve işsiz sayısı önceki dönem verilerine göre ciddi bir düşüş gösterdi. TÜİK’in yeni serisine göre Mart 2013 dönem verileri işsizlik oranı yüzde 9,4, işsiz sayısı ise 2 milyon 496 bin olarak açıklandı. Oysa önceki 2005 serisinde bu oran ve rakam sırası ile yüzde 10,1 ve 2 milyon 825 idi. Buna göre TÜİK’in yeni hesaplama yöntemi ile geçtiğimiz yıl çift hanede olan resmi işsiz oranı bir formül değişikliği ile 0,7 puan geriledi, işsiz sayısı ise 305 bin kişi azaldı.
Mart 2014 dönemi için işsizlik oranı geçtiğimiz yılın Mart dönemine göre % 0,3 puan artış gösterdi ve yeni seriye göre yüzde 9,7 oldu. Eski seriye kabaca söz konusu rakam ilave edilseydi resmi işsizlik oranı yüzde 10,4 olacaktı. İşsiz sayısı ise yine kaba bir hesapla 3 milyon 52 bin olacaktı.
Yöntem Değişikliği İşsizliği Tek Haneye Düşürdü!
TÜİK yeni hesaplama yöntemi ile hem işsiz sayısını 3 milyonun altında gösterdi hem de işsizlik oranını çift haneden tek haneye düşürmüş oldu. Ama gerçekte Türkiye’de işsizlik sorununun çözümünde bir gelişme sağlanmadı. Sadece gerçek işsizlik oranı ve işsiz sayısı gizlenmiş oldu. Peki bu gizleme nasıl yapılıyor? Örneğin son 1-3 ay arasındaki dönemde, başta iş arama umudunu kaybetmek olmak üzere çeşitli nedenlerle iş arama kanallarından birini kullanmayan ancak işe başlamaya hazır olanlar önceki hesaplamalarda işsiz kategorisinde değerlendirilirken, yeni seride istihdamda kabul edilmiyor.
Mart 2014 döneminde iş bulma umudu olmadığı için ya da diğer nedenlerle son 1 aydır iş arama kanallarını kullanmayan ve işe başlamaya hazır olduğu halde bu nedenle işsiz sayılmayanlar da dahil edildiğinde işsizlik oranı % 9,7 değil, %17, işsiz sayısı da 2 milyon 747 bin değil, 5 milyon 238 bin kişi olarak gerçekleşti.
Kendine uygun tam zamanlı bir iş bulamadığı için haftada bir saat bile olsa karın tokluğuna çalışanların, çalıştığı işten memnun olmayıp değiştirmek isteyenlerin sayısı 1 milyon 281 bine ulaştı. Böylece, çaresizler, umutsuzlar ve resmi işsizlerin toplam sayısı 6 milyon 519 bin oldu.
AKP Hükümeti milleti kandırmaya devam ediyor!
Bu AKP Hükümeti’nin rakamlardaki ilk manipülasyonu değil. AKP’nin rakam oyunları sadece büyüme, enflasyon ve işsizlik rakamlarıyla sınırlı da kalmadı. Önceki yıllarda milyarlarca dolarlık kaynağı belli olmayan para girişi (net hata ve noksan kalemi); turizm gelirlerine yurtdışındaki Türk işçilerinin harcamalarının dahil edilerek turizm gelirlerinin birden 3 milyar dolar yükseltilmesi, dış ticaret açıkları açıklanırken ithalatın CIF olarak dikkate alınmaya başlanması (yani taşıma ve sigorta giderlerinin, iktisat teori ve pratiğine aykırı olarak ithalat rakamlarına dahil edilmemesi) ve dış ticaret açığının milyarlarca dolar düşük gösterilmesi (örneğin 2006’da gerçekte 52 milyar dolar olan dış ticaret açığının 40 milyar dolar gösterilmesi) bunlara birkaç örnektir.
Tüm bu manipülasyonların sonucunda, TÜİK’in açıkladığı ve medyanın ön plana çıkardığı rakamlarla pembe tablo çizilmekte ve bizlerden de buna inanmamız beklenmektedir. Ama bu pembe tabloların gerçek olmadığını birkaç göstergeye bakınca kolayca anlayabiliriz. Örneğin; protesto edilen senetlerin miktar ve tutarı, ödenmeyen çeklerin tutarı, ödenmeyen bireysel kredi ve kredi kartı borçları, kapanan şirket sayıları, vb. göstergelerde son yıllarda yaşanan artışlara bakmak vatandaşlarımızın içinde bulunduğu durumu, yani ekonominin acı gerçeklerini anlamak için yeterli olacaktır.