Ekmek İçin Ekmeleddin!

Ekmek İçin Ekmeleddin!

“Komşusu açken tok yatan” havuzcu ve sıfırlayıcılara rağmen…

“Dini siyasete alet eden” bakara makaracılara rağmen…

“Yasa, hukuk tanımam; ben yaptım oldu” diyerek kuralların egemenliğini yıkan krallara rağmen…

“Yasama, yürütme, yargı” diyerek, Yeni Türkiye yaratırken sadece yürütmeye önem verenlere rağmen…

“Günah işleme özgürlüğü” diyerek, minareye göre kılıf uyduranlara rağmen…

“Ne güzel öldüler” diyerek, kaza ve ihmalleri, kader ve fıtrat olarak değerlendirenlere rağmen…

“Ben olsam asardım” diyerek, bebek katili ile açılım, PKK ile müzakere masasına oturanlara rağmen…

“Tek vatan, tek millet tek bayrak” diyerek, Diyarbakır’da indirilen Türk bayrağına suskun kalanlara rağmen…

“Ergenekon’un savcısıyım” diyerek, Milli orduya kumpas kurulduğunu söyleyenlere rağmen…

“Stratejik derinlik, Ortadoğu Fatihi, itibarlı yalnızlık” diyerek konsolosluk personelimizi esir alan IŞİD’e çıt çıkartmayıp, terörist bile diyemeyenlere rağmen...

“Her şey çok güzel olacak” deyip, terörist başına Devletin Valilerine methiye dizdirip, İranlı altın kaçakçısı Zarrab’a ülkemizin bütçe açığını kapattı coşkusu verenlere rağmen…

“Analar ağlamayacak” deyip, milletin anasına avradına söven iş adamlarına tarihi eserleri peşkeş çekenlere rağmen…

“Ayrıştırma ve ötekileştirme bizim kitabımızda olmaz” deyip, onlar, bunlar, ötekiler diyerek milletin kapılarını çarpılatıp, kutuplaştıran ve bölenlere rağmen…

“Ekmek elden su gölden” diyerek, devletin ve belediyelerin arazilerini türlü vakıflarına bağış olarak indirenlere rağmen…

Vs…

Vs…

Hangi rezilliği sıralayayım?

*

İşte çatısı delik deşik olmuş Türk milletinin,

Bu kötü gidişatına “dur” demek için,

Türkiye’nin “çatı adayı” Ekmeleddin İhsanoğlu,

“Ekmek için Ekmeleddin” diyerek duruma el koydu.

Sevgi ekmek için…

Saygı ekmek için…

Dirlik ekmek için…

Birlik ekmek için…

Özgürlük ekmek için…

İnsan hakları için…

Barış ekmek için…

Kısaca kaybolan tüm değerleri yeniden kazanmak için.

Özellikle de iktidar ve muktedir olanların unutmaya başladığı,

Siyaset etiğini bizlere hatırlatmak için “ekmek” dedi.

*

Öyle bir hali var ki Ekmeleddin Hoca’nın,

Mesela “akbil” basıp binerken Marmaray’a,

Seçim çalışması için değil de,

Uzun zamandır biniyor gibi toplu ulaşım araçlarına.

Dahası hem biniyor,

Hem de millete bu ulaşım yeniliğini sağlayanlara teşekkür ediyor.

Çünkü Ekmeleddin Hoca,

Her insanın her ortamda karşısına çıkacak bir simaya sahip.

Mesela sinemada yanı başınıza oturan tonton amcanız…

Otobüste ayakta kalmasın diye yer verdiğin büyüğünüz…

Kahvehanede birlikte çay yudumladığın emekli memur arkadaşınız…

Camide ön saflarda yer tutan tecrübeli cemaat önderiniz…

Kendinizi yanında güvende hissedeceğiniz ağabeyiniz…

Çevrenizde ki tüm kötülükleri kovacağına inandığınız kahramanınız..

Kısacası,

Sizin gibi, bizim gibi bir İnsanoğlu.

*

Tüm bunlarda değil sadece,

Mesela; Ekmeleddin Bey’in “mağdur” edebiyatı yaptığı bir konuşması yok…

Mesela; kimseye bel altından vurmuyor…

Mesela; gemileri, villaları, sınırsız arazileri, sıfırlamakla tükenmeyen milyon dolarları yok…

Mesela; dini siyasete alet eden, İmam Hatipleri arka bahçesi gören, rakibini aşağılayan bir üslubu yok…

Mesela; hukuku tanımam, bu kararı milli bulmam, yargı benim arka bahçem imasında bulunan bir duruşu yok…

Çünkü Ekmeleddin Bey hayatın içinden birisi.

Karınca misali çalışan, konuşan ve kucaklayan İnsanoğlu!

Siyasetle ilgisi olmasa da getirdiği kalite ve seviye farkıyla alkışlanan İnsanoğlu!

Ötekileştirmeden milletin her ferdine eşit mesafede duran ve dokunan bir İnsanoğlu!

*

Ancak gelin gören ki;

Nedendir bilinmez,

El âlemin saygın diplomatlarına verdiği “Monşer” unvanını,

Bizim ülkemizde birileri hakaret olarak kullanıyor.

Çünkü onlar siyaseti “Dilin kemiği yok” mubahlığıyla yapıyor.

Dahası hızını alamayıp,

Birde “Saksı ve Vazo” yüklemesi yapıyor.

Oysa aslolan,

Monşer sözünün içinde gizlenen “aziz” unvanını millete teslim edebilmektir.