Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Filistin ve Kudüs’ün Türkiye açısından hem dini olarak hem medeniyet mirası açısından, insani olarak kayıtsız kalmasının imkansız kaldığı bir coğrafya olduğunu ifade ederek, “Türkiye olarak Filistinli kardeşlerimizi, ailelerini, çocuklarını yalnız bırakmayacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın” dedi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Yanık, Aile Haftası kapsamında düzenlenen "Pandemi Döneminin Aile Yaşamına Etkisi ve Aile İçi İlişkiler" konulu panele video konferans yöntemiyle katıldı. İşgalde pandemiyi yaşayan Filistinlilerin karşılaştıkları zorlukların bu dönemde ikiye katlandığını belirten Bakan Yanık, Ramazan’ın son günlerinden bugüne yaşanan gelişmelerle vicdanlarının bir kez daha yara aldığını belirtti. Yanık, çocuk, kadın, sivil masum insanların ölümlerinin, bombalanan binalar, yıkılan mabet görüntülerinin tüm İslam alemini derinden sarstığını aktardı. Yanık, Filistin ve Kudüs’ün Türkiye açısından hem dini olarak hem de medeniyet mirası açısından, insani olarak kayıtsız kalmasının imkansız kaldığı bir coğrafya olduğunun altını çizerek, “Türkiye olarak Filistinli kardeşlerimizi, ailelerini, çocuklarını yalnız bırakmayacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın” diye konuştu.
Bakan Yanık, Türk kültürünün, medeniyetinin ve insanlığın en kadim değerlerinden biri olan aile kurumuna uluslararası kamuoyu tarafından gösterilen duyarlılığın neticesinde dünyada gündemin aileye odaklanmasını büyük bir memnuniyetle karşıladığını belirtti. Yanık, sosyal yaşamın ve bütünlüğün en hayati kurumlarından biri olan aileyi koruma ve güçlendirme faaliyetlerinin her zaman üzerinde özenle durdukları bir çalışma alanı olduğunu aktardı. Aile kurumunda olabilecek muhtemel zafiyetlerin, sosyal ve bireysel hayatın bütün alanlarında çürüme etkisi yaparak tüm toplumu olumsuz etkileyecek güce sahip olduğunu belirten Yanık, “Bu yüzden, içinden geçtiğimiz salgın süreci, oluşturduğu sosyal ve ekonomik riskler sebebiyle, aile hayatına münhasır bir dikkati ve odaklanmayı gerekli hale getiriyor” dedi.
Salgının herkesi tehdit etmesine karşın bazı birey ve gruplarla ilgili daha büyük bir risk kaynağı geldiğini yadsınamaz olduğunu söyleyen Bakan Yanık, “Salgının normal hayat koşullarında zaten dezavantajlı durumdaki birey ve gruplar için koşulları biraz daha olumsuz hale getirdiği bir gerçek. Özellikle engelli, kadın ve yaşlıların gerek beden gerekse ruh sağlığı açısından böyle bir gerçeklik söz konusu” diye konuştu.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından 2020 yılında yapılan bir araştırmada yoksul hanelerde paylamaya hazır psikolojik gerilimlerin ortaya çıktığına ve istismar riskinin arttığına dikkat çekildiğini belirten Yanık, “Aynı araştırmada yoksul hane çocuklarının uzaktan öğrenmede daha büyük engellerle karşılaştığı vurgulanıyor. Sosyo-ekonomik desteğe ihtiyaç duyan hanelerdeki kadınlarda ise risk ve kırılganlık belli oranlarda artıyor. Çalışan kadınlar açısından bakıldığında da, kayıt dışı ve daha düşük ücretli işlerde çalışma oranının yüksek olması, kadınların yoksulluk riskini daha da artırıyor” dedi.
Yanık, yoksulluğun salgının olumsuz etkilerini çok yönlü olarak derinleştirebildiğinin altını çizerek, “Bilhassa dezavantajlı gruplar, artan yoksulluk riskiyle psikolojik açıdan da daha kırılgan bir konuma geliyor. Bu yüzden bizler hükümet olarak salgınla mücadelenin bütüncül yaklaşım ve tedbirlerle yürütülmesini son derece önemsiyoruz. Hükümetimiz ve Bakanlığımız adına yapılan çalışmalarda da bunun gereklerini yerine getiriyoruz” ifadelerini kullandı.
Kamuda çalışan kadınların aile ve iş yaşamı arasındaki uyumu kolaylaştırıcı uygulamaları başlattıklarını söyleyen Bakan Yanık, “Okul öncesi ve ilköğretimde çocuğu olan kadın çalışanların yıllık izin taleplerinin karşılanması, yıllık izin hakkı olmayanlara mazeret izni verilmesi uygun görüldü. Kadınlarımızın çalışma hayatını destekleyen en önemli hizmetlerden biri olan kreş ve çocuk kulüplerinin; gerekli tedbirler alınarak faaliyetlerine devam etmesi sağlandı. Evde bakım desteği, kreş desteği, sigorta prim destekleri ve doğum izni düzenlemelerimiz bu süreçte önemini daha da gösterdi” değerlendirmesini yaptı.
“EĞİTİM, DANIŞMANLIK VE FARKINDALIK ÇALIŞMALARIMIZA ÇOK DAHA AĞIRLIK VERDİK”
Türkiye’de engelli, yaşlı bakım merkezleri ve huzurevlerinin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından iyi uygulama örneği olarak değerlendirildiğini hatırlatan Yanık, “Dezavantajlı grupların ve aile fertlerinin ihtiyaç duyduğu psiko-sosyal destekler ve rehberlik ihtiyacıyla ilgili çalışmalarımızı salgın döneminde aksatmadan yürüttük. Ailelerimizin her türlü sorun çözme kapasitesini artırmak üzere, eğitim, danışmanlık ve farkındalık çalışmalarımıza çok daha ağırlık verdik” dedi.
“SALGIN DÖNEMİNDE BUGÜNE KADAR; EVLİLİK ÖNCESİ EĞİTİM PROGRAMI İLE 11 BİN GENCİMİZE EĞİTİM HİZMETİ VERİLDİ”
Bakan Yanık, Bakanlık tarafından yapılan desteklere ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“Salgın döneminde bugüne kadar; Evlilik Öncesi Eğitim Programı ile 11 bin gencimize, Aile Eğitim Programı (AEP) ile 37 bin vatandaşımıza eğitim hizmeti verildi. e-devlet üzerinden aile danışmanlığı talebinde bulunan yaklaşık 34 bine yakın kişiye hizmet sağladık.”
“ÜLKEMİZDE YAPILAN BİR ARAŞTIRMADA, AİLE İÇİ İLETİŞİMİN ARTTIĞINI SÖYLEYENLERİN ORANI YÜZDE 66.3’Ü BULUYOR”
Salgının yol açtığı olumsuzluklara karşı, aile değerlerinin güçlü bir bariyer işlevine sahip olduğunu, aile fertleriyle daha sıkı tutunduklarını belirten Yanık, şunları söyledi:
“Yapılan araştırmalar da bu değerlendirmelerimizi büyük ölçüde doğrular nitelikte. Ülkemizde yapılan bir araştırmada, aile içi iletişimin arttığını söyleyenlerin oranı yüzde 66.3’ü buluyor. Aynı araştırmada ev içi şiddetin arttığını söyleyenlerin oranı yüzde 1.8; şiddetin azaldığını söyleyenler ise yüzde 3.5 olarak gözüküyor.”
Pandemi sürecinde de aile uyumunun ve dayanışmanın güçlenmesinin en büyük öncelikleri olduğunu dile getiren Bakan Yanık, “Pandemi dolayısıyla yaşadığımız bu zorlu süreçlerden, elbirliğiyle daha olgunlaşarak ve güçlenerek çıkacağımızı ümit ediyorum” diye konuştu.
(Mustafa Cenik - Ömer Faruk Karataş)