Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Kanal 7 ve Ülke TV ortak canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Özer, programın başında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı Seçimi'nin ilk turunda halk tarafından sevgiyle karşılandığını belirtti.

AK Partin iktidarında, eğitim alanındaki antidemokratik uygulamaların kaldırıldığını söyleyen Özer, şöyle devam etti:

"20 yıldan beri istikrarlı bir şekilde ücretsiz kitaplar dağıtılıyor ve 4 milyara yakın kitap dağıtıldı. Biz ki bu eğitim öğretim yılı itibarıyla yardımcı kaynak konusunu ortadan kaldırdık. Yani yardımcı kaynakla ilgili 190 milyon yardımcı kaynağı arkadaşlarımız hazırlayarak tüm öğrencilere dağıttılar. Diğer taraftan taşımalı eğitim. Taşımalı eğitim çok az sayıda öğrencinin olduğu mahallelerden o çocukların eğitim erişimini engellememek için en yakın okul destinasyonuna taşınması. Ücretsiz bir şekilde, yıllardan beri istikrarlı bir şekilde bu çocuklar taşındılar. Taşımalı eğitim kapsamındaki öğrencilerin tamamına ücretsiz yemek verildi. Şu ana kadar 1,8 milyon yemek varken, biz 6 Şubat tarihi itibarıyla bunu 5 milyona çıkarttık. Okul öncesi eğitiminin tamamına ücretsiz yemek verdik."

Fiziki yatırımları ve eğitimin demokratikleştirilmesi konusunda yaptıkları çalışmaları anlatan Özer, eğitimde uygulanan sosyal politikalara ilişkin, "Bu eğitimde uygulanan politikaların bugünkü maliyeti 525 milyar lira. Güzel olan şey şu, 20 yıl içinde başlatılan hiçbir proje kesintiye uğramadı." ifadelerini kullandı.

"EĞİTİMDE OKULLAŞMA ORANLARI TÜM KADEMELERDE YÜZDE 99'UN ÜZERİNE ÇIKTI"

Özer, 2000'li yıllarda 5 yaşındaki okullaşma oranının yüzde 11 olduğunu hatırlatarak, "100 çocuğumuzdan sadece 11'i eğitime erişebiliyordu. 89'u erişemiyordu. O 11'i de sosyoekonomik seviyesi en güçlü ailelerdi yani eğitimde fırsat eşitsizliği oradan başlıyordu." açıklamasını yaptı.

Söz konusu dönemde ortaöğretimdeki okullaşma oranlarının da yüzde 44 olduğuna işaret eden Özer, "Şu anda ortaöğretim ve lisede bu oran yüzde 99,12'ye yükseldi. İlkokulda yüzde 99,54, ortaokulda yüzde 99,17. Yani Cumhuriyet tarihinde ilk kez anaokulundan liseye kadar, eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranları yüzde 99'un üzerine çıktı. Bu müthiş bir kazanım." diye konuştu.

"ÖĞRETMEN SAYISI 1 MİLYON 250 BİNLERE ULAŞTI"

AK Parti iktidarları öncesindeki eğitim sistemine ilişkin düşüncelerini ifade eden Özer, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hem okul yapmayacaksınız, fiziki yatırım yapmayacaksınız hem de başörtüsü yasakları uygulayacaksınız ve diyeceksiniz ki 'Muhafazakar kesim kız çocuklarını okula göndermiyor.' Kötü niyetli bir yaklaşım, yani niyetleri bu ülkenin tüm gençlerinin eğitimle buluşması değil. 'Benim şartımla benim koşullarımla eğitime gelebilirsin.' mesajı verilmiş. Bugün böyle sanki o garip gureba çocukların eğitime erişimi veya kız çocuklarının okullaşmaları, mesleki eğitimin daha iyileşmesiyle ilgili şeyler sanki dertleriymiş gibi böyle timsah gözyaşlarıyla böyle çözümler üretiyorlar. Katsayı uygulamasının failleri, başörtüsü yasaklarının failleri. Yani bugünkü durumun asıl müsebbibi onlar. Yani bir problemi ortaya koyanlar, çözüm üretemezler, çözümün parçası olamazlar."

Öğrenci sayısı artarken, sınıfların kalabalıklaşmadığını, öğretmen sayısını da artırdıklarını dile getiren Özer, şunları kaydetti:

"Öğretmen sayısı bugün 1 milyon 250 binlere ulaştı son atamalarımızla birlikte. Burada enteresan bir ifade var. Lisede ortaöğretimde, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı OECD ortalamasından bile daha iyi noktaya geldiği OECD raporu tarafından tescilleniyor. Yani birileri diyor ya 'Kalabalık sınıflar şöyle böyle' falan eğitimde tekil örnekler üzerinden eğitim sisteminin tamamına teşkil etme hastalığı var."

Özer, 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremler öncesinde lisede olması gereken öğrencilere yönelik takip sistemi geliştirdiklerini ve sahada çalışmalar yaptıklarını dile getirdi.

"OKULDA OLMASI GEREKEN ÖĞRENCİLER İÇİN 2 SİSTEM GELİŞTİRDİK"

Okulda olması gerekirken 95 bin kaydı yapılmamış öğrenciye ilişkin soruya Özer, şu yanıtı verdi:

"Biz 2 tane sistem geliştirdik bu süreçte. Birincisi erken uyarı sistemi. Bir de takip sistemi. Erken uyarı sistemi şu, ailenin sosyoekonomik durumu, devamsızlıklarını, akademik notlardaki başarısızlıkları izliyor ve uyarıda bulunuyor. O zaman il müdürlüklerimiz, okul müdürlüklerimiz, rehber öğretmenlerimiz farklı mekanizmalarla aileyle buluşuyor, sorunlarına çözüm üretmeye çalışıyor. Diğer bakanlıkları ilgilendiren bir sorun olursa da çözmeye çalışıyor. Takip sistemi de kayıtta olması gerektiği halde kayıt dışında olan öğrencileri tek tek bulup onu sisteme entegre etme sürecini içeriyor."

"TÜRKİYE'DE EĞİTİMLE İLGİLİ NEGATİF BİR ALGI OLUŞTURAN BİR KESİM VAR"

Eğitim sistemi ile ilgili bir grup tarafından negatif algı oluşturulduğunu söyleyen Özer, "Mesela özel okullar için de 'Özel okullar devlet okullarından daha iyi.' denir, hayır değil. Devlet okulları, özel okullardan çok iyi. Tabii ki geleneği olan özel okullar var. Okul imkanlarıyla ilgili değil, networküyle birlikte geçmiş gelenekle birlikte bunlar ayrı ayrı şeyler." şeklinde konuştu.

Eğitimde ekonominin önemine dikkati çeken Özer, şunları aktardı:

"Devlet yapabileceğinin en iyisini yapmıştır ve her geçen yıl eğitimde bütçeyi en fazla ayırdığı alan Milli Eğitim Bakanlığı ve devam ediyor. Bizler de kalitesini artırmayla ilgili, özellikle okul temelli bir şekilde politikalara ağırlık verdik. Biliyorsunuz okul temelli bütçe ilk kez uygulandı. Türkiye'deki tüm okullara biz bütçe gönderiyoruz. 7 milyar 2022'de, bu öğretim yılında da 6 milyar, 13 milyar lira para gönderildi ve ilk kez gönderildi. Bu ne demektir? OECD raporunda geçiyor, 'Okullar artık otonomisini kazanıyor.' diyor. Ne demek? Artık kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek, kendi kararlarını alabilir duruma geliyor."

Uzun vadeli yatırımlar yaptıklarını aktaran Özer, şu görüşleri paylaştı:

"Türkiye'de amacımız sürekli kaliteyi artırmak, okullar arası başarı farkını azaltmak ve sadece akranlarıyla dünyadaki akranlarıyla güçlü bir şekilde rekabet edebilir bir ülke değil aynı zamanda devletini, milletini, önceliklerini, değerlerini, kültürünü de içselleştiren, dünyaya farklı şeyler söyleyebilme potansiyeli olan gençleri yetiştirmek. Bugün Türkiye Yüzyılı iddiasındaysak aslında en önemli sağlam dayanaklarından bir tanesi eğitimde alınan mesafedir."

"Siz Ağustos 2021'den itibaren Milli Eğitim Bakanı'sınız. Şimdiye kadar daha çok 20-21 yılın karnesi üzerinden ilerledik. Sizin döneminiz nasıl geçti?" sorusunu Özer, şöyle yanıtladı:

"Ben başlangıçta dedim ki 'Reform yapmayacağım.' Türkiye'nin ihtiyacı olan şey reformdan ziyade süreci iyileştirmek. Yarının bugünden daha iyi olmasını sağlayacak şekilde iyileştirmelere öncelik vermek. O küçük adımlar, bizim gibi devasa ölçeği olan bir yerde aynı Çin etkisi gibi oluyor. Yani Çin'deki küçük bir gelişme nüfusu baz aldığınızda devasa bir dalgalanmaya yol açıyor. Biz de aynı yaklaşımı sergiledik ve üç konuya ağırlık verdik. Bir okul öncesi eğitim yaygınlaştırılması, iki, mesleki eğitimin güçlendirilmesi, üç, öğretmenin mesleki gelişiminin güçlendirilmesi. Okul öncesi eğitimini biraz önce bahsettik. Aslında eşitsizlik orada yani okul arası başarı farkının başladığı yer, okul öncesi eğitim. Dünyadaki çalışmalar şunu gösteriyor, okul öncesi eğitimine devam eden bireyler yaşamlarında eğitimde daha uzun süre eğitimde kalıyorlar, istihdamda daha uzun süre kalıyorlar. Ne demek bu? Bir ülke çok daha nitelikli bir insan kaynağına sahip oluyor. Üç, okul öncesi eğitimi yaygınlaştığı zaman, kadının istihdamı artıyor. Çocuğunu ücretsiz bir şekilde verdiği zaman rahat bir şekilde istihdama dahil olabiliyor."

Göreve başladığı tarihte Türkiye'de 2 bin 782 anaokulu olduğu bilgisini paylaşan Özer, "Bir, bir buçuk yıl gibi kısa bir sürede 6 bin 700 anaokulu kapasitesi oluşturduk." dedi.

DEPREM BÖLGESİNDEKİ ÖĞRENCİLER TEKRAR OKULLARINA DÖNÜYOR

Türkiye Yüzyılı'nda öğretmenlere daha çok yatırım yapacaklarını açıklayan Özer, salgın süreci ve ardından 6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde gösterdikleri fedakarlık için öğretmenlere teşekkür etti.

Özer, "Türkiye ilk kez asrın felaketi olarak nitelenen bir afetle yüzleşti hala etkilerini yaşıyor. Orada çok canlarımızı kaybettik, Allah'tan rahmet diliyorum tüm kaybettiklerimize. Öğretmenlerimiz, ilk günden itibaren Bakanlıktan bir talimat beklemeden gönüllü bir şekilde bölgeye gittiler. Ekmek ürettiler, çadırlar kurdular, gönderilen ürünlerin tasniflerini yaptılar, kurslar düzenlediler. Eğitimin ötesinde insani yardım ile ilgili her şeyi yaptılar. Bu coğrafya, gönül coğrafyası. İnsanlar diğerine yardım ederek mutluluğu üretmeye çalışıyor." ifadelerini kullandı.

"Deprem sonrasında nakilleri kolaylaştıran bir karar almıştınız, orada şu anki durum nasıl?" sorusu üzerine, dünya genelinde afetlerin ardından ilk açılan yerlerin okullar olduğunu ifade eden Özer, "Her yer ve her şartta eğitime devam" mottosuyla çalıştıklarını ve etap etap okulları açtıklarını söyledi.

Bölgedeki eğitim sisteminin normalleşmesi ile öğrencilerin okullarına tekrar döndüğüne işaret eden Özer, "Bugün itibarıyla bölgeye kaydını tekrar aldıran öğrenci sayısı 82 bin 405 oldu. Yarısı geri dönmüş. En fazla dönüşün olduğu yerler depremin en çok etkilediği yerler." bilgisini verdi.