Ana-oğul ihtirasları CHP'nin PKK kanadına kadar götürdü!

“İnsan kalbinde, bitmez tükenmez bir ihtiraslar silsilesi vardır, öyle ki bunlardan birinin tükenmesi, hemen daima bir başkasının oraya yerleşmesi demektir.”

Seval Türkeş, Başbuğumuzun ilk eşi Muzaffer(Ana) Şükriye Türkeş’ten sonraki ikinci eşidir. Bugüne kadar ne MHP yönetiminden birinin ne de herhangi bir Ülkücünün Seval Hanıma ne de Türkeş ailesinin bir ferdine bir saygısızlığı olmadı ve hiçbir zaman da olmaz. Ama Seval Hanımın MHP’lilere, Ülkücülere bitmek tükenmek bilmeyen ihtirasları yüzünden birçok saygısızlığı oldu. Oğlu Ahmet Kutalmış ile el ele verdiler, MHP’ye zarar verebilmek adına sürekli ihtiraslar silsilesini takip ettiler.

Bu konuda hafızamızı bir yoklayalım mı?

Her şey Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in vefatıyla başladı. Daha doğrusu bazı şeyler daha anlaşılır oldu. Seval Hanım öyle bir ihtiras taşıyordu ki, Başbuğ Türkeş’in vefatından sonra yapılan MHP kongresinde Sayın Devlet Bahçeli’yi desteklememesini geçtik, kendi soyadını taşıyan, Başbuğumuzun ilk eşinden oğlu olan Tuğrul Türkeş’i bile desteklemedi.

Gitti kimi destekledi?

Başbuğun sağlığında MHP’de sürekli hizip çıkaran, sürekli Başbuğumuzun aleyhinde çalışmalar yapmış olan, gittiği yurt dışında Ülkücü teşkilatları bölmeye çalışan Ramiz Ongun’u desteklemişti. Şimdi o Ramiz Ongun gitti, Ali Babacan’ın “Demirtaş ile ortak görüşümüz özgürlük. Biz özgürlük diyoruz” diyerek misyonunu gösterdiği Deva partisine katıldı.

Seval hanımın MHP’ye karşı ihtiras silsilesi devam ediyordu. Bu sefer de 18 Nisan 1999 seçimlerinde, Başbuğumuzun sağlığında MHP’yi bölerek, TBMM’de MHP’nin grup kurmasını önleyerek kurulan BBP’ye milletvekili adayı olmak için katılmıştı. Hatta katılım töreninde gazetecilerin kendisine sorduğu ilk soru “Alparslan Türkeş’in sıcak bakmadığı bir partiye katılmanızı nasıl yorumlarsınız?” şeklinde olmuştu. Onun verdiği cevap ise “İdeal olan MHP’de olmamdır. Ama siyaseten de burada olmam gerekirdi.” oldu. “Siyaseten” dediği aslında ihtiraslarıydı.

Seval Türkeş ihtirasları konusunda yine dur durak bilmiyordu. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, MHP’ye savaş açmış Fethullah Gülen çetesine 12 Eylül 2010 referandum döneminde başlayan hadlerini bildirme tavrını devam ettirirken, 2011 yılında bu sefer çıkıp Fethullah Gülen’e MHP karşısında sahip çıkıyordu. Ne övgüler düzüyordu.

Sayın Bahçeli’nin Fethullah Gülen çetesine yönelik yaptığı açıklamayı “Açıklama büyük talihsizliktir. Türkeş’in ruhunu bizar etmiştir. Bu yanlıştan derhal vazgeçip doğru yolu takip etmeleri gerekir” şeklinde eleştiriyor, Fethullah Gülen’i öve öve bitiremiyor ve MHP yöneticilerinin Fethullah Gülen’e teslim olmasını şöyle istiyordu: “Kaldı ki bu yöneticiler Türkeş’in kendinin yürütmüş olduğu faaliyetleri ve misyonu da zaten durdurmuş olmakla zan altındalar. Şimdi burayı da durdurmaya kalkmış olmaları onların birtakım odakların sözcülüğünü yapmış olmaları anlamına geliyor. Türkeş’in mirasını yürütecek olsalar bu faaliyete saygı duyup desteklemeleri lazım. Hocaefendi Hazretleri Türk din ve fikir adamlarından yaşayan mühim bir şahsiyettir. Bu zat-ı muhtereme destek olmalılar. Bir problemleri varsa diyalog kurma imkânı vardır. Bizzat kendilerine gidip bu şikâyetlerini iletsinler, yardım alsınlar. Kendisi bu konuda hoşgörü ve diyaloğu zikreden, teşvik edip, hayata geçiren biridir.”

Oysa Seval Türkeş bu açıklamaları yapmadan önce bizler köşe yazılarımızda Fethullah Gülen’in Başbuğumuz Alparslan Türkeş’e örgüt içi eğitimlerde yaptığı düşmanlıkları yazıyorduk.

Mesela 28 Temmuz 2010 tarihinde “ÜLKÜCÜLERE ‘TERÖRİST VE ELİ KANLI İNSAN BOZMASI’ DİYEN FETULAH GÜLEN VE FİTNECİ MÜRİTLERİ” başlıklı yazımda Fethullah Gülen’in Başbuğumuz Alparslan Türkeş’e yönelik iftira ve saldırıları hakkında aynen şunları yazmıştım: “Fetullah Gülen tabii ki, sadece Ülkücülerle değil, ölümünden sonra Ülkücü Hareketin Başbuğu Alparslan Türkeş’e de “Adnan Menderes’i astırdı.” iftirasını dillendirerek saldırmıştır. Bir konuşmasında Başbuğ Türkeş’e yönelik diyor ki: “Milletin sevdiği bir adamdı. Affetmem ben Menderes’i asmalarını, düşünün 33 sene geçmiş, affedemedim ve asılmasının % 50 vebali Türkeş’in boynunda.

Ülkücülere “Terörist” ,”Eli Kanlı İnsan Bozması” diyenler ve Başbuğ Türkeş’i “Affetmeyenler” (Kim oluyor da affedip-affetmeme kararı veriyorsa) şimdi Ülkücülere ve Başbuğ Türkeş’e cemaatin yayın organlarında en geniş yerleri ayırarak, MHP üzerinde fitne yaratmaya çalışıyorlar.

Böyle bir örgüt ve çete başına sahip çıkan Seval Türkeş, bu ülke 15 Temmuz hain darbe girişimini yaşadıktan sonra, başta MHP Lideri Sayın Bahçeli ve Ülkücülerden özür diledi mi?

Seval Türkeş’e kalsa Türk milletine ve MHP’ye kumpas üstüne kumpas kuran Fethullah Gülen’e teslim olmamız, biat etmemiz gerekiyordu. Hadi Seval Hanım vizyonu ile özellikle 2010 yılından bu yana tüm Türkiye’yi Fethullah Gülen çetesine karşı uyaran ve haklı çıkan MHP Lideri Devlet Bahçeli’den özür dileyin… Ama siz “Bahçeli’yi muhatap kabul etmiyorum. Rabbimin inayeti olmasa Devlet Bahçeli bizleri bir yudum suda boğar...” diyen Fethullah Gülen ile Devlet Bahçeli düşmanlığında birleşen biri olarak bunu yapamazsınız değil mi Seval hanım?

Keşke Seval Türkeş’in bu son ihtiras hamlesi olsaydı. O yine durmuyor, yine durmak bilmiyordu.

Bu sefer de MHP’nin Habur, Oslo, PKK açılımı vb. konulardan dolayı AKP ile kanlı bıçaklı olduğu süreçte yapılan 12 Haziran 2011 seçimlerinde yine sırf MHP düşmanlığından dolayı oğlu Ahmet Kutalmış’ı AKP’den milletvekili yaptırmıştı. Bu konudaki açıklaması da “Ahmet’i (Kutalmış Türkeş) Ülkücüler tasfiye edildiği için Başbakan Erdoğan çağırdı. Oğlum, babası Başbuğ Türkeş’in izinde yürüdü. Şimdi milletvekili adaylığı nasip oldu. Kısmet olup seçildiğinde vatana, millete hayırlı hizmetleri olacağına inanıyorum. “ şeklinde olmuştu.

Süreci ve zamanı size tekrar tekrar hatırlatıyorum.

Tarih 2011…

MHP’nin AKP ile siyasi savaş yaşadığı dönem! AKP milletvekili iken Ahmet Kutalmış Türkeş’in vatana-millete hiçbir hizmeti olmadı. AKP milletvekili iken hafızalarda tek bıraktığı eski manken Ebru Şancı ile Bodrum denizlerinde beraber yüzdüğüne dair magazin fotoğraflarıydı.

Dört yıl üyesi olarak kaldığı AKP’den “AKP Genel Başkanı Davutoğlu ve aynı zihniyet sahiplerinin her fırsatta babam Alparslan Türkeş’e dil uzatarak hadlerini aşmalarıdır. Kurtuluş Savaşı’na, milli mücadeleye başbuğluk ederek haçlı ordularına karşı insanlık tarihinin en muazzam zaferlerini kazanan ve böylece İslam’ın bu topraklarda var olmaya devam etmesine vesile olan Atatürk adının telaffuz dahi edilmesinden ısrarla kaçınılması, muhakkak ki bir art niyet göstergesidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Anayasasından ‘Türk’ adının çıkarılacağı, başkanlık sistemi adı altında 92 yıllık devletimizin bölünerek federasyon ve özerklik uygulamalarına geçileceği resmen anlaşılmaktadır” açıklamasını yaparak istifa etti. İstifa açıklaması içinde yine buna benzer AKP’ye tepki cümleleri de vardı. Ahmet Davutoğlu’nu örnek göstererek istifa eden Ahmet Kutalmış ne hazindir ki, şimdi de “Ahmet Davutoğlu ile ortak noktalarda benzerliklerimiz yüzde 99” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun peşinden sürüklenmektedir.

Ahmet Kutalmış’ın AKP defteri kapanınca Seval Hanım bu sefer 18 Nisan 2017 referandumu öncesi CHP’ye ısınma turlarına başladı. Yani ihtiras silsilesi tam hız devam ediyordu. CHP’nin Halk TV’sine çıkıp “Merhum Alpaslan Türkeş yaşasa ‘hayır derdi, çünkü ömrünce zaten Türkiye bu noktaya gelmesin diye çırpındı… Türkeş başkanlığa karşıydı… Bu bir emperyal dayatma, parçalanma projesidir, bunun herkes farkında…” açıklamasını yaptı. Oysa ülkeyi parçalamak, bölmek isteyenler CHP-HDP safında “Hayır’cı” olmuştu. AK Parti-MHP birlikteliği Anayasa’nın ilk dört maddesini güvence altına alan bir Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi kurarken, Kemal Kılıçdaroğlu 2015 yılında çıktığı PKK’nın televizyon kanalı IMC TV’de “Anayasa’nın 2. ve 3. Maddelerini değiştirelim” teklifinde bulunuyordu.

Seval hanıma kalırsa Başbuğumuz Alparslan Türkeş yaşasa terör örgütü PKK’nın uzantısı HDP ve Anayasa’nın hayati maddelerini değiştirecek Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte “Hayır’cı” olurmuş…

Vay bu ne ihtiras, bu ne MHP düşmanlığı Seval hanım?

12 Eylül 2010 referandumunda çok övdüğü ve MHP’nin de ona teslim olmasını istediği Fethullah Gülen “Evet’çi”, Seval Hanım da “Evet’çi”…

16 Nisan 2017 teröristbaşı Fethullah Gülen CHP-HDP yanında “Hayır’cı” Seval Hanım da “Hayır’cı”…

Bizi en çok üzen Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in eşinin Fethullah Gülen’e inandığı kadar MHP’ye inanmaması, onu sevdiğinin yüzde biri kadar Liderimiz Devlet Bahçeli’yi sevmemesidir.

Ne için?

O tükenmez-bitmez ihtirasları için…

Ve ihtiraslar tam hız yine devam etti…

Geldik 30 Mart 2019 yerel seçimlerine…

Seval Türkeş’i ve oğlu Ahmet Kutalmış’ı bu sefer CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş’a destek verirken gördük. MHP Mansur Yavaş’a destek verseydi emin olun bu sefer karşısındaki aday kimse onu desteklerlerdi.

Seval Hanım’ın Mansur Yavaş ile ortak noktası, her ikisinin de 12 Eylül 2010 referandumunda “Evet’çi” ve eski BBP’li olmalarıdır.

Ahmet Kutalmış Türkeş’in MHP’nin mevcut yöneticilerinden Yaşar Yıldırım’ın geçmişte BBP’de siyaset yapmasından dolayı ona hakaretler edip, aynı zaman diliminde MHP’den ayrılıp BBP’ye geçmiş Mansur Yavaş’a da destek olması bir ikiyüzlülük değil mi?

Yaşar Yıldırım uzun yıllardır canla-başla MHP’nin başarısı için çalışırken, Mansur Yavaş hangi zaman MHP’nin başarısı için çalışmıştır? Mansur Yavaş, MHP’den Beypazarı Belediye Başkanı iken bile MHP’ye hep mesafeli oldu. Bunu geçmişte örnekleriyle yazmıştım. Ağzından bir gün MHP’ye hizmet olacak, bir övücü açıklaması bile olmamıştır. Fakat Fethullah Gülen’in çok önem verdiği, “ölülerin bile kaldırılıp oy kullanmasının gerektiğini söylediği” 12 Eylül 2010 referandumuna destek vermeyen MHP’ye “Barajlarda boğulabilir” diye AKP ve cemaat gazetelerinde açıklamalar yapıyordu.

İşte böyle bir portresi olan CHP’li Mansur Yavaş’a açıklamalar yaparak, toplantılarına katılarak ve evlerinde ağırlayarak destek verdiler. “Mansur Yavaş bizim sayemizde kazanacak” diyen HDP’nin desteğini alan Mansur Yavaş da rolünü çok iyi oynayarak ilk yola çıktığında “Ajans karar verirse HDP ile görüşürüm” mesajıyla HDP’nin gönlüne girmişti. Ana ve oğul bu iğrenç siyasi ilişkilere rağmen Mansur Yavaş’a çalışmıştı.

Seval Hanım oğluyla birlikte artık bir CHP seçmeni olmuştu. Artık onların genel başkanı CHP’yi her türlü terör örgütünün yuvasına dönüştürmüş Kemal Kılıçdaroğlu idi.

Seval Hanım, CHP seçmeni olunca fırsatları artık kaçırmıyor, genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na sahip çıkarak gündeme gelmeye çalışıyordu.

Kemal Kılıçdaroğlu bir gün meclisteki konuşmasında Alaattin Çakıcı’ya bulaştı ve ondan hak ettiği cevabı öylesine aldı ki, oturduğu koltuktan kalkamadı. Hemen “Mafya bizi tehdit etti” diye CHP’de ağlama, zırlama seferberliği başlattılar. Tam bu aşamada Seval Türkeş’e “Kemal Kılıçdaroğlu’nu telefonla arayıp destek ver” rolünü verdiler. Seval Türkeş, o telefon görüşmesinde MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Alaattin Çakıcı’ya sahip çıkma pozisyonuna çok üzüldüğünü bildirmiş ama ne hikmetse 846 kişinin katledilmesinin azmettiricisi olan Demirtaş’a ve diğer PKK’lılara sahip çıkan Kemal Kılıçdaroğlu gibi birini arayıp destek verdiğini unutmuştu. O günlerde de yazmıştım. CHP seçmeni Seval Türkeş, kendi partisinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu arayıp üzüntülerini bildirerek destek olmuştu. Seval Türkeş’in Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu teröristlere sahip çıkarken, babası Ali Çakıcı ve amcaoğlu Necati Çakıcı Ülkücü şehit olan Alaattin Çakıcı’ya sahip çıkılmasına Seval Türkeş öfkelenmiştir. Bu mu bahsettiğiniz Türkeş misyonu?

Teröristlere sahip çıkanlara sahip çık, Ülkücü şehit çocuklarını kötüle…

O günlerde yazdığım yazının başlığı “SEVAL HANIM, CHP’NİN PKK’LI DEMİRTAŞ POZU NASIL?” idi.

O yazım içinde de “Seval Hanım tüm terör örgütlerine yandaşlık yapan, öldürülen teröristbaşlarının ardından ağıtlar yakan Canan Kaftancıoğlu’nun CHP’deki hızlı yükselişini bir bayan olarak hiç kıskanıp Kemal Kılıçdaroğlu’na sormuş mudur? Belki de CHP içinde yükselmenin formülü o kadındadır.” (21 Kasım 2020) cümlelerini yazmıştım.

Bu yazımdan yaklaşık 1 ay sonra yani geçtiğimiz Cumartesi günü bir de ne görelim? İçinde Canan Kaftancıoğlu’nun da olduğu CHP’nin PKK kanadı heyet halinde Seval Türkeş’in evinde misafir oldu. Sanki Seval Türkeş hanımefendi yazımızdaki tüyoyu almıştı. Sanırım Seval Hanım iyi bir okurumdur. Çünkü bir yazım sonrası beni telefonla arayıp tebrik ve teşekkür etmişti. (Hangi yazım olduğu da bende kalsın)

Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in kemiklerini sızlatacak CHP’li heyet, Başbuğumuzun anılarının olduğu evde, ayakkabılarıyla dolaşıyordu.

YPG bize göre terör örgütü değil. Vatanını korumaya çalışan oluşum” diyen, Ahmet Türk ile gizlice buluşup CHP-HDP ittifak temelini atıp, yerel seçimlerde ittifak yapan, terör örgütü PKK adına gazetecilik, belediye başkanlığı, milletvekilliği, çeşitli sendika ve oda başkanlığı yapan kim varsa ölümüne sahip çıkan, başta Afrin operasyonu olmak üzere Türk Ordusu’nun yaptığı terörle mücadele operasyonlarına karşı çıkan, Apo posterleri altında poz veren bölücüleri belediye başkan adayı yapan, Anayasa’nın 2.ve 3. Maddelerinin değiştirilebileceğini PKK’nın kapatılan televizyonu IMC TV’de söyleyen, sözde adalet yürüyüşünde HD(P)KK’lılarla kol kola yürüyen, Türkiye’ye yerel yönetim özerklik sistemini getireceğinin sözünü veren, emperyalizme hizmet hainlikleri tarihi belgelerle ispatlanmış Şeyh Sait ve Seyit Rıza’ya sahip çıkan, tüm mesaisini terörist Demirtaş’ın serbest bırakılmasına dair propaganda yapmakla geçiren, terör örgütü YPG askerlerimize saldırıp şehit ederken “Beka problemimiz yok. YPG bize mi saldıracak” diyerek terör örgütü avukatlığına soyunan, Atatürk düşmanı, etnik bölücüleri, terörist sevdalılarını CHP’ye dolduran, HDP ile birlikte Türklüğü Anayasa’dan çıkarma taslakları hazırlayan Kemal Kılıçdaroğlu oradaydı.

Terörist için “Demirtaş’ın siyasetteki çizgisini beğeniyordum”, “Demirtaş’ın suçu nedir, niçin cezaevinde?”, “İlk fırsatta Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret edeceğim” diyen, İBB’nin kültür bölümünde PKK’lı Sakine Cansız ve Selahattin Demirtaş isimli teröristlerin kitaplarını sattıran, HDP ve Kandil’deki tüm teröristbaşlarının seçim desteğini alan, “HDP’lilerin başımın üzerinde yeri var. HDP’lilere layık olmaya çalışıyorum” diyen, Beylikdüzü Belediye Başkanı iken 15 Temmuz hain darbe girişiminin önlenmesinde büyük payı olan ve bu uğurda canını veren kahraman Şehit Ömer Halisdemir’in isminin bir caddeye verilmesine “Bu şekilde olması çok doğru değil. Bu işler sonra bir enflasyona dönüşüyor. Bir bakıyorsunuz ki aynı isim Türkiye’de 500 yere de veriliyor” diyerek karşı çıkan, terör örgütü PKK’ya yardım ve yataklık yaptıkları için yerlerine kayyum atanan HDP’li Belediye Başkanlarına destek vermek için Diyarbakır’a giden ve onlarla sırıtarak birlik pozları veren Ekrem İmamoğlu oradaydı.

Gerek Kemal Kılıçdaroğlu, gerek ise Ekrem İmamoğlu terör örgütü PKK’ya her manada destek verirken, şehit cenazelerinde timsah gözyaşları dökebilen siyasi omurgasızlardır. Bunlar görüldüğü gibi 846 (793’ü şehit) kişinin azmettiricisi terörist Demirtaş’a özgürlük peşinde koşarken, Başbuğumuz Türkeş’in evinde de ayakkabılarla dolaşıp istismar pozları verdiler.

Oysa Başbuğ Türkeş’in milyonların huzurunda PKK’lı Orhan Doğan’a “Kan dökmek gerekirse vatanımızın bütünlüğü için kan da dökeriz. Devletimizi ayakta tutmak için canımızı da feda ederiz. Bundan haberiniz olsun. Yanlış yoldasınız. Kendinizi düzeltin. Eğer o yola devam edecekseniz Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni terk edin.” şeklindeki haykırışlarını Seval Türkeş ve oğlu Ahmet Kutalmış unutmuş olsa da hala bizim kulaklarımızda çınlıyor. Bizim durduğumuz yeri soruyorlarsa, biz son dört yılda 15 bin terörist öldürmüş, HD(P)KK’lılardan bölücülüğün hesabını soran, mağara içlerini teröristlere mezar haline getiren, teröristlerin Irak, İran, Suriye koridorlarını darmadağın eden Cumhur ittifakının mensuplarıyız.

Bu ziyarette tek şaşırdığım kişi Canan Kaftancıoğlu olmuştur. Seval Hanım benden aldığı “CHP’de siyaseten yükselme tüyosu” için mi ısrarla davet etti bilmiyorum. Ama Canan Kaftancıoğlu gerçekten işlediği ihanetler konusunda çok tutarlı ve omurgalı biridir. CHP’nin militanı gibidir ve tüm terör örgütleriyle ilişkisini saklamayan birisidir. Çok radikal solcu bir çizgisi olan Canan Kaftancıoğlu gibi birisi, kendi gibi radikallerden de büyük tepki alacağını bildiği halde “Türkeş” isminin ve anılarının olduğu eve nasıl gelmiştir? Zaten sosyal medyaya bakarsanız nasıl öfke kusuyorlar görürsünüz.

Terör örgütü PKK’nın kurucularından olan, “Öcalan’a aşk ile bağlıydı” diye tarif edilen Sakine Cansız’ın öldürülmesinin ardından yaktığı ağıtlar, terör örgütü MLKP’nin kurucusu olan teröristbaşına “Hasan Ocak yaşıyor. Komutana bin selam!” selamını çakan, her fırsatta Ermenici, Rumcu olan, terörist Demirtaş’ın eğlence mekânlarında kadeh arkadaşlığı yapan , “Mustafa Kemal’in askerleyiz” sloganına alerji duyan, İslam’ın sembolleriyle dalga geçen Canan Kaftancıoğlu’nun Başbuğ Türkeş’in evine gelmesi beni şaşırttı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve yakın bir zamanda CHP Genel Başkanı olacak olan Ekrem İmamoğlu siyasi menfaatleri için denize atsan balık olacak siyasi tiplerdir. Ama Canan Kaftancıoğlu kendini cezaevine götüreceğini bildiği konularda bile “Fikirlerim değişmedi. Düşüncelerimin arkasındayız” diyerek terör örgütlerine ve teröristlere olan sevdasından ödün vermemiş birisidir. Kemal Kılıçdaroğlu gibi mecliste görüştüğü ve cenazesine CHP’nin Genel Başkan yardımcılarını gönderdiği teröristi bile inkâr eden birisi değildir. Neyse odur. İhanetlerinde omurgalı duruşu budur.

Böyle birisi Seval Türkeş’i nasıl ziyaret eder?” dediğimiz Canan Kaftancıoğlu’nun kocasıyla arası mı açık acaba?

O da nerden mi çıktı?” diyorsunuz?

Çünkü Ali Naki Kaftancıoğlu (Canan Kaftancıoğlu’nun eşi) “Ben babamın katillerini çok fazla suçlamıyorum. Onlar ülkücü, eğitimsiz, Alparslan Türkeş tarafından dolduruşa getirilmiş kimselerdi.” diyerek babası Ümit Kaftancıoğlu’nun katillerini azmettirenin Başbuğ Alparslan Türkeş olduğu iftirasını atmıştı. Hatta solcu gazete ve kitaplarda Canan Kaftancıoğlu’nun kayınbabası Ümit Kaftancıoğlu’nun öldürülmesini şu senaryoya dayalı propagandaya çevirmişlerdi:

Kaftancıoğlu’nun Türkeş’in TV konuşmasının sabahında öldürüldüğünü belirterek azmettiriciye işaret etti. Bir önceki akşam, MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, şu açıklamayı yapmıştı: “Bugünlerde yalan ve iftira kampanyasını bazı CHP’li yöneticiler ile bir komünist yazarın birlikte bir senaryo halinde sahneye koydukları ve yalan ve iftira kampanyasına bazı gazeteleri de alet ettikleri anlaşılmaktadır.

Sözünü ettiği “komünist yazar”, Ümit Kaftancıoğlu idi.

Cenazesi ertesi gün çalışma arkadaşlarının, gazetecilerin, kent ve kır yoksullarının katılımıyla kaldırıldı.”

***

Herhalde Ali Naki Kaftancıoğlu eşi Canan Kaftancıoğlu’nun Seval Türkeş’i ziyaret etmesini bu açıdan değerlendirecek ve domuz eti yerlerken babasıyla ilgili bu durumu kendi aralarında tartışacaklardır. Örgüt jargonuyla Canan Kaftancıoğlu kocasına “özeleştirisini” verecektir.

CHP ihanet yuvası olmuş ve bu manada kendini büyüterek yoluna devam etmektir. Bizi üzen sırf siyasi ihtirasları için vatana ihanet eden bunlarla yanyana gelmeleridir. “Türkeş” isminin bunların istismarında anılması yüreğimizi yakmaktadır. Seval hanımın ve oğlu Ahmet Kutalmış Türkeş’in siyasi ihtirasları için gitmedikleri bir HDP kalmıştır. HDP de zaten CHP’nin ruhuna kadar girmiştir. CHP’nin HDP’den bir farkı zaten kalmamıştır. Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Kaftancıoğlu zaten birer HDP sözcüsü ve avukatı olmuştur.

Seval Hanım bu ihtiraslar silsilesi nerede bitecektir? Ana-oğul artık MHP’ye düşmanlık yüzünden oraya-buraya sürüklenme huyundan vazgeçmelidir.

CHP’nin PKK kanadına şirinlik yaparak gösterdiğiniz “ihtiras canavarı” artık burayı son durak kabul etsin bari Seval Hanım… Ülkücüleri bugüne kadar üzdüğünüz yeter, bundan sonra üzmeyin…

Başbuğumuz Alparslan Türkeş’i kemiklerini sızlattığınız artık yeter…

Türkgün